MENÜ
ANA SAYFA
Pencereyi Kapat
Şık: Sorun toksik maddeler, çare ise kamusal bir politika - Atölye BİA
Atölye
25 Ekim 2022
Atölye
25 Ekim 2022

Şık: Sorun toksik maddeler, çare ise kamusal bir politika

Okuma Süresi: 4 dk
IPS İletişim Vakfı/bianet'in gıda mühendisi Dr. Bülent Şık ile birlikte düzenlediği webinar serisinin üçüncüsü olan “Gıda güvenliğinde riskler ve belirsizlikler” webinarı, 24 Ekim Pazartesi günü (dün) yapıldı.

IPS İletişim Vakfı/bianet ve Atölye BİA’nın gıda mühendisi Dr. Bülent Şık ile birlikte düzenlediği “Ne Yiyoruz, Ne Biliyoruz? Gıda Güvenliğinde Güncel Meseleler” başlıklı webinar dizisinin üçüncü bölümünde “Gıda güvenliğinde riskler ve belirsizlikler” konuşuldu.

Webinar serisi, Ekim ayı boyunca her hafta Pazartesi günü 19.00- 20.00 saatleri arasında yapılıyor. Webinar serisi gazeteciler, medya çalışanları, sivil toplum örgütü üyeleri, hak örgütü çalışanları, gıda-tarım-çevre aktivistlerine ve ilgilenen herkese açık. Webinar serisinin kolaylaştırıcılığını, Atölye BİA Yerel Haber ve Ağ Koordinatörü Nazan Özcan yapıyor.

Webinar dizisi içerisinde; iklim krizi odağında gıda ve beslenme sorunları ve çözüm yolları konuşuluyor; halk sağlığı, gıda güvenliği ve pestisit gibi konularda ilgili tartışmalar yürütülüyor.

Weinara Bhopal Felaketi’ni anlatarak başlayan Şık, felaketin sonuçlarını gıda güvenliği konusunda oluşturduğu riskler ve belirsizlikler açısından ele aldı.

İklim adaletsizliği ve çevresel ırkçılık

Konuşmasının devamında ekolojik krizleri sırayalan Şık’ın, anlatımlarından öne çıkan bazı noktalar şöyle:

“Birkaç önemli kavramdan bahsetmek gerekiyor bu bölümde. Birincisi iklim adaletsizliği; iklim değişikliğinde en az etkisi olanların, bu konuda payı olanlardan daha fazla etkilenmesi diyebiliriz. Bir diğeri de çevresel ırkçılık; en kirletici, halk ve çevre sağlığı açısından endüstriyel kirletici sektörlerin toplumda sesi çıkmayan kesimlerde kurulması ve bundan en fazla bahsettiğimiz bu kesimlerin etkilenmesi yani sistematik bir ırkçılık olarak açıklayabiliriz bunu. Bu ırkçılık biçimi genellikle, çöplükler, kirletilmiş çevresel koşullara sahip, madencilik-enerji tesisleri vb. kurulduğu yerler olarak karşımıza çıkar.

“Bhopal tesisi, o dönemde yüksek derece kalıcı bir kimyasal maddeyi üreten bir tesisti. Çeşitli açılardan, zafiyet içeren bir tesis. Bu kazaya (cinayete) yol açan bu tesis, çevresel ırkçılık anlamında ağır bir bakış açısı sorunu içeriyor. Çünkü burada kaza sonucu yaşanan toksik gaz bulutu, üç bin insanı ilk anda zehirleyerek öldürdü, sonrasında ise etkileri sürdü ve binlerde insanı etkilemeye devam etti. Kalıcı kirlilik, halk sağlığı açısından ise etkileri devam ediyor.”

Şık, Bhopal felaketini kalıcı kirlilik, halk sağlığı ve gıda-beslenme sorunları açısından ele alarak şöyle devam etti:

“Buna benzer bir olayı daha önce bianet’e de yazmıştım, Kocaeli’nde üç bin tonluk HCH ve DDT tehlikesinden bahsetmiştim. Kocaeli Derince’de Merkim Endüstri ÜrünleriA.Ş. firmasındaki bu durumu aktarmıştık, HCH (hekzaklosiklohekzan) ve DDT (Dichlorodiphenyltrichloroethane), karsinojenik, doğada kalıcı kirliliğe yol açan ve canlılarda birikim yapan (vücuda alındıklarında dokularda biriken) toksik kimyasal maddelerdir.

Kamusal programların önemi

“Buradan aldığımız son bilgi, bu toksik maddelerin bertaraf edildiği yönünde. Ancak mevcut duruma baktığımızda, toksik madde bulaşan tüm ortamlar yıkıldı-yakıldı deniliyor. Süreçle ilgili başka bilgiye ise erişemedim. Bertaraf edildi deniliyor ancak nasıl Dolayısıyla bununla ilgili bir bilgi alamayınca, güvensizlik durumu da oluşuyor. Burada dikkat çekmek istediğim nokta da tam olarak bu; toksik maddelere karşı risk ve belirsizlik-güvensizlik ilişkisi.

“Toksik kimyasal madde, gündelik hayatta çeşitli sektörlerde çok fazla kullanılıyor. Bazıları da çok ciddi maruziyetler içeriyor. Toksik maddeler ve bu maddelerin tesislerinde güvenlik önemleri ve prosedürler de aslında yetersiz. Ve bunun bir halk ve çevre sağlığına kasıt olduğunu söyleyebiliriz. Toksik madde kirliliği, biyoçeşitliliği alt-üst edebilecek bir şeydir. Dolayısıyla bunu ciddiye almalıyız. Çünkü bu küresel olarak bizi etkileyen bir durum. Mağduriyet derecesi de derece derece ağır, ama öte taraftan maruziyet, en büyük zararı çocuklara veriyor.

“Kullandığımız çeşitli ürünler, toksik madde barındırıyor ve bunlar geri dönüştürülmesi mümkün olmayan ürünler. Bu ürünlerin depolandığını görüyoruz bazı yerlerde. Sonra bu depolanan yerlerde yangınlar çıkıyor. Ve bu yangın sonucunda depolanan toksi kmaddelerden havaya salınanlar, suya havaya karışıyor. Adanadaki çöp meselesi de buna örnek. Toksik atıklar, yaşam alanlarımıza bir şekilde bulaşıyor. Çare ise, kamusal bir politika ve sistemle mümkün.

“Sulak alanlardaki kirlilik örneğin, bir politik program sonucunda olumlu sonuçlar alınabilir aslında. Asli kurumlar, kamusal bir programla kirliliklerin önüne geçebilir. Bireysel olarak ise; kendimi korumamız çok zor.

“Kamusal politikanın öznesini çocuklar yapmalıyız”

“Bireysel olan, politik şeklilde bir yurttaş olarak olarak öne çıkmaktır. Çocuklarımızın sağlığı elimizden gidiyor. Bu Türkiye’de çok az konuşulan bir konu. Biz bu toksik kirliliklere maruziyeti kısa süreli ve günümüzdeymiş gibi düşünüyoruz. Ancak bu bir süreç. Bizim sağlığımızı etkileyen her şey, bizden sonraki nesillere aktarılabiliyor. Çevresel ortamlardaki bozulmaların yol açtığı şeyler, bir sonra nesli daha çok etkiliyor.

“Kamusal politikanın öznesini çocuklar yapmalıyız. Bir çocuğun ilk bin günü çok önemli. Çevresel ve toksik maddelere maruziyet, kötü beslenme, aile içi şiddet bütün bir hayata damgasını vuruyor. Bunlar belirleyici faktörler. Kritik olan şey şu; bu faktörleri iyi düzenleyebilirsek sağlıklı bir ortam oluşmasından bahsedebiliriz. Bu faktörleri sadece fiziksel etkiler olarak değil, bilişselin üzerindeki etkiler olarak da ele almalıyız. Bunlar çok önemli sorunlar.”

Webinar, soru-cevapların ardından sona erdi.

Son bölüm 31 Ekim’de

Webinar serisi, “Çocukları toksik kimyasalların zararlı etkilerinden nasıl koruruz?” başlıklı dördüncü bölümle, 31 Ekim Pazartesi günü sona erecek.

Bülent Şık hakkında

Gıda Mühendisi. Akademisyen. Çevre dostu analiz yöntemleri geliştirilmesi üzerine doktora yaptı. Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren çeşitli laboratuvarlarda çalıştı. 2009’da öğretim üyesi olarak Akdeniz Üniversitesi’ne geçti. Üniversitede Gıda Güvenliği ve Tarımsal Araştırmalar Merkezi’nin kurulumu ve faaliyete geçmesi çalışmalarını yürüttü. Gıdalarda ve sularda katkı maddelerinin ve çeşitli toksik kimyasal maddelerin kalıntılarının belirlenmesi üzerine çalışmalar yaptı. Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü’nde öğretim üyeliği yaparken 22 Kasım 2016’da çıkarılan 677 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu görevinden çıkarıldı. Türk Toraks Derneği Çevre ve İklim Sorunları Savunuculuk Ödülü, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Nusret Fişek Halk Sağlığı Hizmet Ödülü, Vefik Kitapçıgil Kamu Hizmeti Ödülü ve Halkevleri ‘Hakikatın Peşinde’ Ödülü’ne layık görüldü. Mutfaktaki Kimyacı, Bizi Yeryüzüne Bağlayan Hikâyeler ve Çocuklar ve Gıda Güvenliği adlı üç kitabı bulunuyor.