Sese dönüşen bir göç hikayesi: Göç Günlükleri
Ada Ayşe İmamoğlu ile Atölye BİA’nın Temel Gazetecilik Atölyesi eğitiminde tanışmıştık. Ada, 19 yıl boyunca İstanbul’da ulusal televizyonlarda, rejide ve belgesel sinema alanında çalıştıktan sonra 2019 Temmuz’unda, 8 yıl finans sektöründe görev aldıktan ve sonrasında farklı işler ve farklı bir yaşam deneyimlemek üzere işten ayrılan yol arkadaşı Fatoş Usta ile Londra’ya göç ediyor.
Ada, göç hikâyesinden ve bu göçün kendisine ne hissettirdiğinden Atölye BİA’nın Temel Gazetecilik Atölyesi sırasında bizlere biraz söz etmişti. Herkesin bir şekilde, hayatının bir noktasında, “yurtdışında yaşamaya” imrendiği olmuştur, bilirsiniz. Ancak Ada onun çok da öyle “imrendiğimiz” gibi olmadığını söyleyerek, Ankara Anlaşması’yla gittikleri İngiltere’de hayatta kalmaya çalışanların nasıl bir sömürüye uğradıklarını anlatmış ve bunu bizler için bir yazıya dökmüştü.
“Bisikletli kadınları feminist bir tavır olarak görüyorum”
Ada şimdi yeni işlerin peşinde, fotoğraf ve video alanında projeler yapmaya çabalıyor. Bu projelerle ilgili, “Aklıma gelen fikirlerin ‘bu ne saçma bir fikirdir’ diye yargılanmadan, ülkede olasılık haline gelmesini biraz da neşe içinde izliyorum” diyor ve neler yapmaktan hoşlandığından şöyle söz ediyor:
“Bisikletle kamplar yapmayı, eşsiz ormanları, mimari yapısı hiç bozulmamış köyleri keşfetmeyi çok seviyorum. Geçen yıl bisikletle bir lavanta tarlasının ortasından geçmiştik, durup nefesim kesilene kadar koklayarak o manzarayı çekmiştim içime. Bisikletle geziyor olmak benim için çok heyecan verici. Ayrıca bisikletli kadınları güçlü bir feminist tavır olarak görüyorum. Tüm bu korona süreci bittiğinde ilk planımız tüm İngiltere’yi bisikletle gezmek.”
Fatoş ise şiddete maruz kalan kadınlarla, gönüllü olarak da mültecilerle çalışıyor. Aynı zamanda serbest zamanlı olarak bazı projelerde içerik yazarlığı ve editörlük yapıyor.
“Kısacası, İngiltere’ye gelirken hayal ettiğim şeyleri yapıyorum” diyor Fatoş ve o da yaşadığı şehri ve ülkenin parklarını, ormanlarını, kuşlarını, deniz kıyılarını keşfetmeyi ve bunları da bisiklet sürerek yapabilmeyi çok seviyor.
İşte “Göç Günlükleri” podcasti de Ada ve Fatoş’un bu göç hikâyesini anlatma ihtiyacıyla ortaya çıkan bir podcast serisi. Ada’nın radyo programcılığı deneyimi de biraz itici güç olmuş. Böylelikle sese dönüşen bir göç hikâyesi, biz dinleyicilerle buluşmuş oldu. Şu ana kadar da 5 bölüm yayınladılar.
“Göçlerin, sınıfsal bir karakteri var”
Ada ve Fatoş, Göç Günlükleri’ni şöyle anlatıyor:
“Göç Günlükleri, bizim göç etme nedenlerimizle başlayıp bu süreçte neler yaşadığımızı, hayatımızda neler değiştiğini, bakış açımızı ve yaşantımızı etkileyen bütün değişkenleri samimi bir şekilde anlatabildiğimiz bir platform. Herkesin göç etme nedeni ve yaşadıkları farklı olduğu gibi bazı çok ortak noktalar var, bunlardan da bahsediyoruz ve geri dönüşlerden anladığımız kadarıyla bizim gibi göç etmiş birçok insan benzer şeyleri hissediyor.
“Aynı zamanda, günümüzde Türkiye’den göçlerin oldukça sınıfsal bir karakteri var; fakat sınıfsallık Türkiye’deki göç etme kararından, göç edilen ülkelerdeki yaşantıya uzanan süreçte oldukça kaygan bir zeminde yer alıyor. Yani göç etme kararı belli bir gelir seviyesinde daha çok görülürken, aynı gelir seviyesi ve yaşam standardı göç edilen ülkede devam edemeyebiliyor. Bunu da samimi bir şekilde anlatmak istedik; her şey toz pembe değil ama sonradan anlatırken oldukça eğlenceli olabiliyor. Kısacası Göç Günlükleri, göç eden, göç etmek isteyen, bu kararı veremeyen ya da göç edemeyeceğine emin herkese hitap eden oldukça gerçek bir hikâyeyi anlatıyor.”
Göç Günlükleri’nin kendi öyküleriyle sınırlı kalmasını istemeyen Ada ve Fatoş, Türkiye’den göç eden birçok kişiyi ve arkadaşlarını da ilerleyen bölümlerde konuk olarak alacak.
Ada ve Fatoş bu deneyimlerinin yanı sıra “Göç Günlükleri” podcast’ine dair sorularımızı yanıtladı.
“Söze dayalı bir anlatım”
Göç Günlükleri nasıl oluştu? Neydi sizi bu podcasti kaydetmeye iten?
Fatoş: Podcast içeriği tamamen bizim kişisel göç hikâyemizi anlatıyor. YouTube’da göç eden insanların videolarını izlediğimizde biz de kendi yaşadıklarımızı anlatma ihtiyacını fark ettik. Ancak bunun video şeklinde değil, söze dayanan bir anlatım olmasını istedik. Podcast de bunun için çok elverişliydi; böylelikle kendi hikayemizi arkadaşlarımızla sohbet eder gibi anlatabilecektik.
“Gelecek olanlara moral olsun istedik”
Kavram olarak üzerine konuştuğunuz “göç” nasıl konu oldu hayatınıza? Ve bu neler hissettiriyor?
Ada: Aslında gelmeden önce, gitme fikri üzerine çok düşünmüştük, neleri özleyeceğimizi biliyorduk ya da sıfırdan başlayacağımıza kendimizi hazırlamıştık. Ancak buraya gelince, her şeyin tasarlayıp hazırlandığımız gibi olmadığını gördük. Yine de eşyaları toplayıp dönmediysek burada çok şey öğrendiğimizi de itiraf ediyorum. İlk geldiğimizde, altı ayı atlatınca her şey daha kolay olacak diyorlardı ve şimdi biz de bu podcast, gelenlere moral, gelecek olanlara güç, kalanlara da bir gülümseme olsun istedik.
Fatoş: Bu podcast’te bahsettiğimiz göç, gönüllü olarak karar verilip gerçekleştirilmiş bir başka ülkede yaşama hikâyesi. Yani bizimki zorunlu veya mecbur bırakılmış bir göç değil, tasarlanmış bir hayatını değiştirme süreciydi. Göç etmiş olmak, hayatımıza ilk günden itibaren yeni bir kimlikle yani göçmen olmakla konu oluyor. Göçmen olmak ise insanların aklındaki daha çok yer ettiği şekliyle yani ötekileştirilen, ayrıştırılan bir kimlik olarak değil de kendi içimizde yaşadığımız her adımını iki kere düşünme refleksi olarak gerçekleşti. Bu his zaman zaman yabancılık, çoğu zaman özgürlük ve genelde de yalnızlık olarak var oluyor.
Akşamüzeri çay yanına kayıt
Kayıt deneyimlerinizden bahseder misiniz biraz?
Ada: Fatoş ve benim birlikte kurduğumuz dünya aslında “Göç Günlükleri.” Şu an kaldığımız odada çalışma masamın bir köşesinde yapıyoruz kayıtları. Bir odaya bu kadar çok yaşam alanı sığdırmamızı da her kayıtta aktarıyoruz zaten. Bizi dinleyenler de kendi odalarından selam yolluyorlar, çok mutlu oluyoruz.
Fatoş: Kaydı şu anda küçük bir yaşam alanında masaya iliştirmiş ekipmanlarla yapıyoruz. Çok kısa bir süre sonra daha geniş bir yaşam alanında yapıyor olacağız. Hatta birkaç program sonra konuk alacağımız kayıtları planlıyoruz şimdi. Genelde akşamüzeri çayın yanında yapıyoruz kayıtları.
“Yolculuğu paylaşmaktan mutluyuz”
Göç Günlükleri’ne dair nasıl tepkiler aldınız?
Ada: Çok içten geri dönüşler alıyoruz, genelde bizimle gülüp, bizimle içlendiklerini söyleyen mesajlar, bu bize de çok iyi geliyor. Birbirimizin yaşamlarına eşlik eder gibi. Atölye BİA ve podcast eğitmenleri Uraz Kaspar ile İlkan Akgül’ün emekleri çok fazla. Teknik olarak nerelerde tıkansak hâlâ yardıma koşuyorlar. Ayrıca podcast iletişim grubumuz oldu, birbirimizden haber almak ve birbirimizden ilham almak müthiş. Köydeki evinde bizi dinleyip sonra mesaj atan kişiyle bu yolculuğu paylaşmaktan çok mutluyuz.
Göç Günlükleri’ni buradan dinleyebilirsiniz. Twitter adresine ise buradan ulaşabilirsiniz.
Ankara Anlaşması nedir?
Ankara Anlaşması (ECAA), Türkiye vatandaşlarına İngiltere tarafından verilen bir iş kurma vizesi. Dolayısıyla bu vizeye başvuranlar, beyan ettikleri mesleği yapmakla yükümlü. Yani Ankara Anlaşmalı iseniz maaşlı bir işe giremezseniz, başvuruda belirttiğiniz işinizi yapmak zorundasınız. 31 Aralık 2020’de Brexit nedeniyle İngiltere’de Ankara Anlaşması’nın sona ermesi bekleniyor ancak neye dönüşeceği tam olarak bilinmiyor.
Başvuruların sayısı 20 bini buldu
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) son açıklanan “Uluslararası Göç İstatistikleri”ne göre, 2019’da Türkiye’den yurtdışına göç eden kişi sayısı önceki yıla göre, yüzde 2 artarak 330 bin 289 oldu. Veriler gösteriyor ki en çok da (yüzde 15.2) 25-29 yaş grubu kendine yeni bir hayat kurmanın peşinde sınırları aştı. Onu, yüzde 13’le 30-34 ve yüzde 12.6’yla 20-24 yaş grubu izledi.
BBC Türkçe’nin İngiltere İçişleri Bakanlığı’ndan edindiği verilere göre ise 2020’nin ilk dokuz ayında Ankara Anlaşması’na başvuruların sayısı neredeyse 20 bini buldu. Sadece İngiltere dışından başvuranların sayısı ise 10 bine yaklaştı. İlk çeyrekte 1.877, ikinci çeyrekte pandeminin etkisiyle 442, üçüncü çeyrekte ise 6 bin 913 kişi ülke dışından başvuruda bulundu. Bu, son 10 yılda yapılan başvuruların toplamından bile daha fazla. 2020’nin ilk dokuz ayındaki yaklaşık 20 binlik başvurudan 4 bin 54’ü reddedilirken 9 bin 202’i kabul edildi. 5 bin 609 dosya ise hâlâ incelemede.