Galata’da bir balıkçı: Beşbinaz Çakmaktaş
Galata Köprüsü İstanbul’un önemli ticaret merkezlerinden Eminönü ile Karaköy’ü birbirine bağlıyor. Köprü iki tarihi semt arasındaki ulaşımı sağladığı gibi altındaki lokanta kafe ve meyhanelerle birlikte canlı bir sosyal alan. Köprünün üstünde ise olta balıkçıları sabahın erken saatlerinden itibaren yerlerini alıyor.
Köprüdeki oltacılar mevsimine göre avladıkları balıkları kendileri tükettiği gibi restoranlara ya da köprüden geçenlere de satıyorlar.
Beşbinaz Çakmaktaş her sabah gün doğarken Galata Köprüsü’ndeki yerini alıyor. İlk iş on iğneli çaparisini hazırlamak. Elli üç yaşındaki Beşbinaz hanım dört yıldır köprüde olta atıyor.
Beşbinaz hanıum hem kanser hastalığı ile hem de beynindeki tümör ile mücadele ediyor. Balıkçılığa başlamasının sebebi de yakalandığı hastalıklar olmuş. Rahatlaması, stresten uzak kalması için teyzesinin oğlu Beşbinaz’ı olta balıkçılığına teşvik etmiş. Geçici bir merak olarak başlayan balıkçılık bir süre sonra tutku haline gelmiş Beşbinaz hanım Galata Köprüsü’nün müdavim balıkçıları arasına girmiş.
Kemoterapi tedavisinin ardından iyileşme sürecine giren Beşbinaz hanım hiçbir zaman mücadeleyi bırakmadığını söylüyor. Ameliyat edilemeyen bir bölgede olan beyin tümörünü de alt edeceğine inanıyor.
Beşbinaz hanım bu mevsimde köprüde en çok istavrit ve hamsi tutuyor. Oltasına arada bir çaça balığı da takılıyor.
Beşbinaz hanım erken saatlerde Köprü’ye gidiyor ve diğer oltacılara yer tutuyor. Balıkçıların çoğu birbirini tanıyor ve yardımlaşma içinde gün geçiriyorlar.
Beşbinaz hanım diğer balıkçılardan aldığı çapariyi yanında taşıdığı defterin arasına koyuyor. Köprüdeki balıkçılar bazen tuttukları balıkları bazen de dizdikleri çapariyi Beşbinaz hanıma veriyor.
Beşbinaz hanımın eşi Hüseyin Çakmaktaş Karaköy’de çay ocağı işletiyor. Evleri de çay ocağının üst katında.
Beşbinaz hanım eşinin çay ocağından günde üç dört defa köprüdeki balıkçılara termosla çay getiriyor. Köprüyle evin arası oldukça yakın.
1990 yılından beri İstanbul’da yaşayan Beşbinaz hanım bunca yıla rağmen bu şehre hala alışmadığını söylüyor. Memleketi Erzincan burnunda tütüyor. “Orada deniz yok ama nehir var, nehirde balık tutarım” diyor.