MENÜ
ANA SAYFA
Pencereyi Kapat
“Cehennem acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir" - Atölye BİA
9 Aralık 2020

“Cehennem acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir”

Okuma Süresi: 4 dk
Cinsel istismarı paylaşmak, dillendirmek zor. Bu konuda dinleyenin tavrı da büyük önem taşıyor. Cinsel istismardan hayatta kalanlar, hikâyelerini paylaştıklarında dinleyenden neler beklediklerini anlatıyor.

*Manşet fotoğrafı ve çizimler: Melis Berk

* Tetikleyici içerik uyarısı: Bu haber, cinsel istismardan hayatta kalanların deneyimlerine ilişkindir. Benzer deneyimlere sahip kişiler için tetikleyici olabilir.

“İnanıldığımı hissetmek istiyorum”, “Yanımda olduğunu söylemesini beklerim”, “Ne yapmamı istersin diye sorabilir”, “Kendimi güvende hissetmeye ihtiyacım var”.

Cinsel istismardan hayatta kalanlar, hikâyelerini paylaştıklarında onları dinleyenden neler beklediklerini bu cümlelerle anlatıyor.

Çocuk istismarı, zamanla üzerinde daha sık durduğumuz, daha çok konuştuğumuz konulardan biri haline gelmeye başladı. Yine de bu konular hâlâ “olay” odaklı konuşuluyor. Ya da çoğunlukla fail ve ona verilecek ceza tartışılıyor.

Cinsel istismardan hayatta kalanların neler hissettiği çok da düşünülmüyor. Peki onlar, hikâyelerini kimlerle paylaşıyor? Bunu yaptıklarında, ne tür tepkiler ve yanıtlarla karşılaşıyorlar? Söylenenlerden nasıl etkileniyorlar?

Bunları, çocukken cinsel istismara uğramış hayatta kalan yetişkinler yanıtlıyor.

“Yaşadıklarımı anlatabileceğim biri yoktu”

Gerçek isimleri yok bu haberde, kendilerini Deniz ve Deren olarak tanıyacaksınız. Her ikisi de 20’li yaşlarındalar.

“Cehennem acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir" - Atölye BİA

Deren, psikoloji eğitimi almış ancak şu an işsiz. Deniz ise sosyoloji okuyor. İkisi de çocukken cinsel istismar dışında diğer şiddet türleriyle de baş etmek zorunda kaldıklarını anlatıyorlar. Deniz kavgaların olduğu bir ailede büyüdüğünü, evde huzursuz bir ortamın hakim olduğunu söylüyor ve ekliyor:

“Psikolojik ve fiziksel şiddete tanık oldum ve bizzat yaşadım da. Tek başımaydım, yaşadıklarımı anlatabileceğim biri yoktu.”

Yalnızlık, çocuklukta yaşanan istismara eşlik eden en temel ve hayatta kalanları en derinden etkileyen temalardan biri.

Deren de “Tacizden hayatta kaldığımda paylaşabileceğim kimse yoktu. Destek alamayacağımı, suçlanacağımı biliyordum. Cinsel şiddetin konuşulacak değil susulacak bir şey olduğunu çoktan öğrenmiştim” diyor.

“Güvenli ortam” ihtiyacı

Cinsel istismar sonrası sosyal destek, kritik bir önem taşıyor. Deren, yaşadığı istismarı paylaşacağı kişilerde dikkat ettiği özellikleri sorduğumda bunu şöyle yanıtlıyor:

“Böyle bir şey yaşarsan bana anlat, diyen biri olsun isterdim. Arkamda durabilecek biri. Bu konuda bilinçli olan, yani istismarın yalnızca failin suçu olduğunu bilen kişilere anlatmaya çalışıyorum.”

Deniz ise güvenin önemine vurgu yapıyor: “Yaşadıklarımı kabul etmem ve anlamam zaman aldı. 13 yaşımda istismardan hayatta kaldım, anneme 18 yaşımda anlattım.”

“Konuyu bir daha konuşamadık”

Deniz de, Deren de yaşadıkları istismarı ilk önce anneleriyle paylaşıyor. Deren annesine anlattığında aldığı tepkiyi hiç unutmuyor:

“Cehennem acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir" - Atölye BİA

“Küçükken bir marketimiz vardı. Aile dostumuz da olan satıcılardan biri, beni cinsel olarak istismar ettiğinde aşağı yukarı 10 yaşındaydım. Annemin tepkisi istismarcıyı kovmak, beni dizine yatırmak ve kafamı dağıtmak için ilgisiz konulardan bahsetmek oldu.

“Bir daha bunun üzerine hiç konuşmadık. Olayı yaşadığım bahçeye annem beni zorlayarak tekrar götürdü. Neden gitmek istemediğimi konuşmaya çalıştığımda ‘Üzerinden ne kadar geçti, abartma’ şeklinde tepki verdi.”

Deniz’in annesiyle olan deneyimi ise biraz daha farklı ancak o da bunun kendisine iyi gelmediğini söylüyor.

O anı “Annem uzun bir sessizlikten sonra ‘Ben sana kıyamam’ dedi. Abartılı bir şefkat gördüğümü düşünüyorum ve bu, izinsiz dokunmayı da içeriyordu. Oysa zaten vücut bütünlüğümü bozacak bir olay yaşadığım için, izinsiz dokunulması özellikle istemediğim bir şeydi. İkimiz de tekrar konuşmamız gerektiğini biliyorduk ama konuşamadık. Annem, ‘Ben seni neden koruyamadım?’ diye kendini sorguladı ama benim ne hissettiğimi sormadı. Konuyu kendisiyle ilgili bir hale getirdi” diyerek anlatıyor.

“Annemin hissettirdiklerinden kurtulamadım”

Peki, annelerinden aldıkları bu tepkiler onları nasıl etkiliyor? Deren, bunu şöyle yanıtlıyor:

“Kendimi olayın dışında bırakılmış hissettim. Önemsenmemiş hissettim, bedenim önemsizmiş gibi. İyileşmediğim tek istismar öyküm anneme anlattığımdı.

“Yaşadıklarımın hissettirdiklerinden kurtuldum, annemin verdiği tepkinin hissettirdiklerinden kurtulamadım.”

“Arkadaşlarım iyileşme ortamı sağladı”

Deniz, annesinin tepkisinin ona kendini aciz hissettirdiğini ve kendisini keşkelere sürüklettiğini söylüyor.

Hayatta kalanları dilsiz bırakan şiddet yaşantısı, bazen aynı etkiyi paylaşılan kişilerde de gösteriyor. Deren’in anlattıkları da bunu doğruluyor.

Deren “Anlattığım insanlar çoğunlukla ne diyeceğini bilemedi. Bu sessizlik bana kendimi değersiz hissettirdi, yaşadıklarım normalleştirilmiş ve önemsizleştirilmiş gibi” diyor.

Deniz için durum biraz daha farklı, o arkadaş çevresinden büyük bir destek gördüğünü ve bunun iyileşmesinde olumlu rol oynadığını söylüyor:

“Arkadaşlarım ‘Yaşadıkların seni hâlâ etkiliyor mu, yapabileceğimiz bir şey var mı?’ diye sordular. Anlatmanın zor olduğunu bildiklerini söyleyerek paylaştığım için teşekkür ettiler.

“Kendimi güvende hissettirdikleri için kötü olduğumda onlara gidebileceğimi anladım. Çalacak bir kapım olduğunu hissettim. Bana iyileşme ortamı sağladılar.”

“Aşırı şefkat ve acıma zararlı gelen tepkilerdi”

Cinsel istismardan hayatta kalanlar onlara neyin iyi geleceğini, neyin gelmeyeceğini hemen bilemediklerini, paylaştıkça bunu daha iyi anladıklarını söylüyor.

“Cehennem acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir" - Atölye BİA

Peki, onlar hayatta kalanlar olarak anlattıkları kişilerden neler mi bekliyor? Deren’in yanıtı net:

“İnanıldığımı hissetmeyi bekliyorum. Ne yapmamı istersin, diye sorabilir. Yanımda olduğunu söylemesini beklerim, bir de sakin kalmasını.

“Gereksiz sorular sorulmasını ve konuyu irdelemesini istemem. Heyecanlanmasın ama hissiz de kalmasın.

“Üzülsün, öfkelensin ama yaşadıklarımı sahiplenmeden. Bunun benimle ilgili, bana ait olduğunu bilsin.”

Deniz de “yaşanılanın ona ait olduğunun hatırlanması” gerektiğini vurguluyor ve ekliyor:

“Aşırı şefkat ve acıma bana çok zararlı gelen tepkilerdi. Bunun yerine ne yapabileceğimizi konuşmak, hazır olduğumda bana alan açılması daha iyi gelirdi.

“Partnerlerim bazen benim için aşırı endişeye kapıldığında kendimi porselen bir bebekmişim, kırılıp dökülecekmişim, güçsüzmüşüm gibi hissettim.

“Oysa güvende hissetmeye ihtiyacım vardı. En çok istediğim, hayatta kalanlara zarar vermeyecek şekilde kendini eğitmiş kişilerle konuşmak.”

“Onun suçu olmadığını vurgulamak önemli”

Her cinsiyetten, yönelimden, etnik kimlikten, dinden, yaştan çocuk cinsel istismara maruz kalabiliyor.

Bize düşense hayatta kalanların istismar sonrası deneyimlerini dile getirmesine, kendi hikâyelerini kurmalarına ve anlatmalarına aracılık etmek.

O yüzden onların isteklerini konuşabilmek önemli. Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) Travma Birimi Sorumlusu Doç. Dr. Münevver Hacıoğlu, dinleyicilerin neler yapabileceğini şöyle anlatıyor:

“Onun suçu, sorumluluğu olmadığını vurgulamak, hayatta kalanın tarafında yer almak ve failden hesap sormak önemli.

“Şiddetin tekrar yaşanmaması için hayatta kalanı güvenli alana alabilir, sonrasında onun için ne yapabileceğimizi sorabilir, açılan yaranın derinliğini anlamaya çalışabiliriz.

“Olayın detaylarını anlatmaya, faille yüzleşmeye zorlamamalıyız. Hallac-ı Mansur’un dediği gibi  ‘Cehennem acı çektiğimiz yer değil, acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir.”

2020’de sekiz ayda 181 çocuk cinsel istismara uğradı

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) son yayımladığı “2019 Güvenlik Birimine Gelen veya Getirilen Çocuk İstatistikleri”ne göre, çocuklara yönelik işlenen suçların başında yaralamadan sonra cinsel istismar geliyor.

Suç mağduru olarak gelen 206 bin 498 çocuğun yüzde 57,6’sı yaralama, yüzde 15,2’si ise cinsel suçlara maruz kalıyor.

Yani güvenlik birimlerine getirilen her yüz çocuktan 15’i cinsel istismara uğruyor.

bianet’in her ay yayımladığı “Erkek Şiddeti Çetelesi” de durumun vahametini ortaya koyuyor.

Buna göre, Kasım 2020’de 31 çocuk istismar edildi.

Yine çeteleye göre, 2020’nin ilk sekiz ayında en az 181 çocuk cinsel istismara uğradı.

LGBTİ+ ve hayatta kalan aktivizmi yürüten, çizer bir psikoloji öğrencisi.