Atölye BİA’da ikinci gün: Baskı altında gazeteciliğin imkanları
Atölye BİA’nın düzenlediği ve 21 Mayıs’a kadar sürecek olan Temel Gazetecilik Atölyesi, farklı şehir ve mesleklerden 11 kişinin katılımıyla bugün ikinci gün oturumuyla devam etti.
Katılımın ücretsiz olduğu Temel Gazetecilik Atölyesi’nde altı gün boyunca, “Haberin ne olduğu ve nasıl yazıldığı, editöryal süreçlerin nasıl olduğunu, hak odaklı haberciliğin ne olduğu, nasıl yapıldığı ve örneklerinin neler olduğunu, haber fotoğrafçılığı” konuşulacak.
Atölye programında yer alacak olan katılımcılar, atölye boyunca hak temelli özel haberlerini de hazırlayacak. Özel haberlerini üretecek olan katılımcıların haber oluşturma süreçlerinin kolaylaştırıcılığını ise gazeteciler Ahmet Tulgar ve Özlem Akarsu Çelik ile Atölye BİA Yerel Haber ve Ağ Koordinatörü Nazan Özcan yapacak.
Temel Gazetecilik Atölyesi’nin ikinci gününde (bugün), gazeteci, iletişim danışmanı ve eğitmen Mehmet Şafak Sarı, gazeteci Banu Güven, BİA Medya Gözlem Raportörü Erol Önderoğlu ve bianet insan hakları editörü Ayça Söylemez deneyimlerini aktardı.
Atölye gazeteci, iletişim danışmanı ve eğitmen Mehmet Şafak Sarı’nın dijital araçları anlatmasıyla başladı.
Arama optimizasyonları
Sarı, “Mecraları etkili kullanmak için Google arama motorunun da etkili bir şekilde kullanılması gerekiyor. Arama motorlarının sunduğu olanakları elinizden geldiğince kullanın. Arama parametrelerini de kendinize göre kişiselleştirebilirsiniz. Site parametreleri, ulaşmak istediğiniz içeriği size daha hızlı çıkarır” diyerek Google arama optimizasyonlarını ve farklı arama motorlarını anlattı.
Sarı, gelişmiş arama ve görsel arama yöntemlerini de detaylandırdı. TinEye, Reverse Image Search araçlarından bahsetti. Görsellerin montaj olup olmadığını anlamak için kullanılabilecek çeşitli araçları da gösterdi.
Sarı, Twitter listelerinden bahsetti, liste kullanımının önemini vurguladı.
İçerik görselleştirme araçlarından da bahseden Sarı, katılımcıların sorularını cevapladı.
TIKLAYIN – Atölye BİA “Gazeteciler için Dijital Araçlar” Eğitim Notu
“Röportaj iz bırakır”
Sarı’nın ardından gazeteci Banu Güven, “Röportaj&Söyleşi” başlıklı bir oturum gerçekleştirdi.
Güven, röportaj kavramına değinerek, şunları söyledi:
“Söyleşi, soru-cevap şeklinde olur. Röportaj ise içinde mülakatı, görüşü, söyleşiyi barındıran bir tür. Yani söyleşiyi kapsayan bir türdür. Gözünde canlandıracak şekilde yazılan yazılar, röportajdır.”
“Röportaj, ifade gücüne bağlı olarak edebiyatı katabileceğiniz bir türdür. Portre olabilir, durum röportajı olabilir. Röportajla, okuyan kişiyi sizin gözünüzden bakması için davet edebilirsiniz. Ve orada konunun içinde bulunan kişiler kimse, unsurlar neyse, onlarla da söyleşerek içeriğinizi zenginleştirirsiniz.
“Röportaj türünü anlamak için Yaşar Kemal’i okumanız lazım. Röportaj yapmak için, orada olan biteni anlamanız, empati yapmanız gerekiyor. Bilgi sahibi olmanız gerekiyor.
“Röportaj emek ve zaman harcayarak ortaya koyulur. Röportaj, gazeteciliğin en kuvvetli kollarından biridir. Yaşar Kemal gibi bir deryamız var. Röportajın derinliği başka bir şeydir. Konunuzun derinlikli noktalarını, kuvvetli ve vurucu şekilde aktarabilirsiniz. Röportaj iz bırakır.”
Güven, geçmişte röportaj türünde yazılmış örneklerden bahsetti. Röportajlardan alıntılar okuyarak, röportaj-söyleşi ayrımına dair örnekler verdi.
Hukuki terimler bilinmeli
Atölye, öğleden sonra bianet insan hakları editörü Ayça Söylemez’in “dava izleme” oturumuyla devam etti.
Dava izlemeyi, iddianameden ve dava tutanaklarından haber yazmayı anlatan Söylemez, şunları aktardı:
“Dava izlemek, daha soruşturmanın açıldığı, varsa gözaltıların yapıldığı günden başlar. O gün duruşma salonu kapısında olmak, dava izlemenin ilk değil, son adımı. Gazeteci, bir davanın neden açıldığını, kimlere açıldığını, davanın gerekçesini bilmeli. Hukuki terimleri bilmeli.
“Yargılama, soruşturmanın ilk gününden itibaren başlar. Soruşturmanın açıldığı günden başlayan bu süreci, medyada da takip ettiğiniz gibi polis baskınlarıyla öğrenmiş oluyoruz. Savcı, gözaltı ve operasyon kararı veriyor. Polis baskınları, haberin en kolay ama en karmaşık kısmıdır.
“Soruşturmayla ilgili bilgi almak için avukatlara ulaşmak lazım. Soruşturma için gazetecilerin avukata ulaşması şimdi kolay. Eskiden daha zordu. Elimizde şüphelinin avukatları var, onlara sorarak sıcak bilgiyi onlardan alabiliriz. Yorum sormamalıyız, o sıcak anda yorum sormak çok doğru bir şey değildir.
“İddianameye ulaşmak ve iddianameyi okumak çok önemli. Gazeteciler iddianameyi pek okumuyorlar. Şüpheli kim? Suçlamalar ne? Bunları iddianameyi okuyarak anlamalı ve net olarak yazmalısınız.
İddianamede detayların önemi
“Her gazeteci iddianameyi haber yapar. Ama gazeteciyi diğerlerinden bir tık öne çıkaracak olan, detaylardır. İddianameden detaylara bakarak, haberi farklı kılabilirsiniz.”
Söylemez, iddianamede dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıraladı:
- Şüpheliler
- Suçlamalar, suç tarihleri, iddianamenin tarihi
- Suçlamaların hangi delillere dayandığı, gerekçe
- Mağdurlar, şikayetçiler
- İddianame detayları: Tape’ler, şüphelilerin eylemleri, suçlamaların hangi eylemlere dayandığı
- Sonuç bölümü: Ne ceza isteniyor?
Söylemez, şöyle devam etti:
“Duruşmaları fiziken takip etmek, yargılamanın seyri hakkında da bilgi verir. Sadece belge üzerinden de yargılama haberi yapılabilir ancak duruşmalar takip ediliyorsa, hem mahkemenin tavrı hem de dosyanın gidişatı hakkında daha çok bilgiye sahip oluruz. Duruşma takibi sırasında, her şeyi not almak en sağlamıdır. Bazen önemli olduğunu o an anlamadığımız bir bilgi, haberin başlığını oluşturabilir. Duruşma sırasında ara kararların ya da sanık ifadelerinin ne anlama geldiğini, o esnada avukata danışabiliriz.
Söylemez, dava tutanaklarından haber yazarken dikkat edilmesi gereken noktaları aktardı, katılımcıların sorularını yanıtladı.
“Gazetecilikte her dönem baskı olmuştur”
Atölyenin son oturumunda, BİA Medya Gözlem Raportörü ve Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu “Baskı dönemlerinde gazetecilik”i anlattı:
“Gazetecilikte her dönemde baskı olmuştur. Baskı döneminde gazetecilik derken, benim için, 90’lar ayrı bir dönem, 2000’ler ayrı, 2010’lar ayrı bir dönemdir. 90’lı yıllar daha çok Genelkurmay Başkanlığı’nın medya sektörünü kontrol altına aldığı ve Türkiye’nin ulusal siyasetinin ne olacağına dair gazetecileri etkilemeye çalıştığı ve yakın takibe aldığı dönemdi. Gazetecilere yönelik mahkemeler yoğundu. Toplumun ileri gelenleri mahkemeye çıkardı.”
Önderoğlu, Türkiye’de gazetecilik ortamını dönemsel olarak değerlendirdi, gazetecilerin özlük haklarından bahsetti, katılımcıların sorularını yanıtladı.