MENÜ
ANA SAYFA
Pencereyi Kapat
Toplumsal baskılar kadını boşanmaktan vazgeçiriyor - Atölye BİA
Kadın
14 Mayıs 2021
Kadın
14 Mayıs 2021

Toplumsal baskılar kadını boşanmaktan vazgeçiriyor

Okuma Süresi: 5 dk
"Benim sürdüreceğim hayatta başkaları benden fazla söz hakkına sahipmiş gibi davrandılar", "Ekonomik gücüm olmadığı için evliliği devam ettiriyorum"… Şiddet gördüğü için eşinden ayrılmak isteyen kadınların önündeki en büyük engel, aile ve toplum baskısıyla birlikte ekonomik sorunlar

*Fotoğraf: Dilara Açıkyıldız / csgorselarsiv.org

Kadınların toplumsal ve ekonomik yaşama katılımını sınırlayan eril şiddet; kadınları yaşamın tüm aşamalarında temel insan hakları ve özgürlüklerden alıkoyuyor.

Kadınlar boşanmak istediğinde bile erkekler buna karşı şiddet uyguluyor. Bu şiddet cinayete kadar varabiliyor. bianet’in Erkek Şiddeti Çetelesi’ne göre erkekler Mart ayında en az 36 kadını öldürdü. Kadınların geçmişine baktığımız zaman çoğunun ayrılmak, boşanmak istediği ya da boşandığı erkekler tarafından öldürüldüğünü görüyoruz.

Kadınlar aile ve toplum baskısı, ekonomik zorluklar nedeniyle boşanmaktan vazgeçmek zorunda kalabiliyor. Biz de hem boşanma sürecinde kadınların yaşadığı zorlukları, hem boşanmadan vazgeçme nedenlerini gözler önüne sermek için iki kadınla hikayelerini konuştuk.

Siz bu haberde onları Dilek Aslan ve Elif Yıldız olarak tanıyacaksınız, sorun yaşamamaları için isimlerini değiştirdik. Ayrıca Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi Üyesi Avukat Öykü Çakmak ile hukuki süreci, sosyolog Filiz Aküzüm ile toplumsal durumu konuştuk.

“Boşanmayı çok düşündüm ama hep korktum”

Boşanma kararı aldığı günden dava sonuçlanıncaya kadar yaşadıklarını, “Benim sürdüreceğim, yaşayacağım hayatta başkaları benden fazla söz hakkına sahipmiş gibi davrandılar” diyerek anlatmaya başlıyor Dilek Aslan. 2017’de evlenip 2020’nin sonuna doğru yaşadığı psikolojik şiddet nedeniyle boşanma sürecine giriyor Aslan.

Üç yıl süren evliliğinden bir kız çocuğu dünyaya getiren Aslan, evliliği ve boşanma süreci boyunca kadınlık ve annelik rollerine yüklenen toplumsal dayatmalara karşı verdiği mücadelesini şöyle özetliyor:

“2017 yılında, altı yıllık ilişkimin olduğu erkekle evlendim. Evliliğin ilk zamanlarında sorunlar yaşanmazken sonrasında karşı tarafın ailesinin yaptığı baskı ve psikolojik şiddete maruz kaldığımı hissetmeye başladım. Başlarda şiddet gördüğümü kabul etmedim, hatta karşı tarafın düzelebileceğini bile düşündüm. Ancak geçen her gün şiddetin dozunun arttığının, birlikte yaşadığımız evde iki yabancı olmaya başladığımızın farkına vardım. Boşanmayı çok düşündüm ama korktum. Düşünmem gereken daha 3 yaşında bir kızım vardı. Ailemle bile sorunlarımı paylaşamayacağımı düşündüğüm, ağır psikolojik sorunlar yaşadığım bir döneme girdim. Sonunda ailemle konuşmaya karar verdim ve her zaman destekçim olduklarını söylediler.

“Toplumsal baskıyı iliklerime kadar hissettim”

“Asıl zorlu süreç boşanma aşamasında başladı. Karşı taraf başta anlaşmalı boşanmaya tamam dedi ancak mahkeme sürecinde işler değişmeye başladı. Boşanmada yapılacak mal paylaşımının olmaması için özel hayatım dahi mahkeme salonlarında konuşuldu. Arkadaş çevremle olan ilişkilerim nedeniyle ahlaksızlıkla bile suçlandım. Telefonuma bilmediğim onlarca farklı numaradan boşanırsam çocuğumu alacaklarına dair mesajlar geldi, korkutuldum hatta tehdit edildim ama yine de vazgeçmedim. Boşanma sürecinde toplumsal baskıyı iliklerime kadar hissettim. ‘Kadın tek başına yapamaz’, ‘Kadın dediğinin başında erkek olmalıdır’ gibi aşağılayıcı, eril dilin hâkim olduğu yüzlerce cümle duydum.

“Çocuğum bahane edilerek hala taciz ediliyorum”

“Benim sürdüreceğim, yaşayacağım hayatta başkaları benden fazla söz hakkına sahipmiş gibi davrandılar. Kanunların, yasaların uygulanmasında aksaklıklar yaşansa da tüm haklarımı kullanarak boşandım. Her kadın böyle şanslı değil ne yazık ki ama ben başardım. Evlilik sürecinde yaşadığım psikolojik şiddet boşanma sürecinde de vardı, öyle ki boşanmama rağmen şiddet sonlanmadı. Çocuğum bahane edilerek hala taciz ediliyorum. Kadın olarak yaşamanın zor olduğu bir coğrafyada boşanmış bir anne olarak direnmeye çalışıyorum.”

“Bana şiddet uygulayan erkekle hala evliyim”

Aslan’ın “Her kadın böyle şanslı değil” demesi boşa değil. Çünkü kadınların çoğu bu ailevi toplumsal baskı yüzünden boşanmaktan vazgeçiyor, hatta boşanma davalarını geri çekmek zorunda kalıyor. 18 yaşında evlenen Elif Yıldız da o kadınlardan biri. “Çocuk yaşta evlenmek hayatımın en büyük hatalarından biriydi” diyor. Evlendikten kısa süre sonra eşinin şiddetiyle karşı karşıya kaldığını söyleyen Yıldız, boşanma kararının ardından yaşadıklarını anlatırken, ekonomik bağımsızlığının olmamasına ve ailesinin tavrına vurgu yapıyor:

“Eşim ve ailesi sürekli üzerimde baskı kuruyorlardı. En sonunda boşanmaya karar verdim. Ancak boşanmak öyle düşündüğüm kadar kolay değildi. Beş yaşında oğlum var ve onu düşünmem lazımdı. Evden ayrılıp ailemin evine gittim ama orada çok sıcak karşılanmadım. Babam çevredekilerin baskısı nedeniyle boşanırsam çocuğuma bakmayacağını söyledi. Oğlum ve kendi geleceğim arasında tercih yapmam gerekiyordu, oğlumu seçtim. Boşanma davasını geri çektim. Şimdi bana hala şiddet uygulayan erkekle evliyim. Kendi ayaklarımın üzerinde duracak ekonomik gücüm olmadığı için evliliği sürdürüyorum. Sürekli korkarak yaşamaya devam ediyorum.”

“Baskı, kadınların iradesini sakatlıyor”

Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi’nin 2017-2018 yıllarında Diyarbakır Aile Mahkemeleri’nde karara bağlanan dava dosyalarını inceleyerek hazırladığı ve mart ayında açıkladığı “Mahkeme Kararları Işığında Nafaka Araştırması”, kadınların boşanma sürecinde yaşadıklarını gözler önüne seriyor.

Buna göre, bu yıllar arasında 1380 kadın boşanmak üzere yargıya başvurdu ancak 342 dava boşanmayla sonuçlandı ve nafaka verildi. Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi Üyesi Avukat Öykü Çakmak, mahalle baskısı, ekonomik zorluklar ve yargıda yaşanan aksaklıklar nedeniyle boşanmak isteyen kadınların önemli kısmının davalarını geri çekmek zorunda kaldığını söylüyor. Kadınların açtığı davalarda erkeklerin boşanmayı kabul etmediğini ve direndiklerini belirterek, “Bu direnme ve karşı koyma sadece hukuki yönden yürütülmüyor, kadınların tüm yaşamlarına sirayet edecek şekilde fiziksel, duygusal, manevi yönden tehdit ve şiddete varacak boyutta da kendini gösteriyor. Kadınların açtıkları davalarda anlaşmalı boşanma oranı çok düşük. Erkeklerin boşanmamak için nasıl direndiklerini, cinayete varacak düzeyde şiddet uyguladıklarını gözlemliyoruz” diyor.

Çakmak, kadınların davalardan vazgeçmeleriyle ilgili gözlemlerini ve yapılması gerekenleri ise şöyle anlatıyor:

“Erkeklerin değişeceklerine ve artık kendilerine şiddet uygulamayacaklarına dair aile, toplum ve erkek tarafından yürütülen ikna ve baskı süreçleriyle çok sık karşılaşıyoruz. Kadınların iradelerini sakatlayan bu baskılardan etkilenmemeleri için psikolojik destek almaları gerekiyor. Kadınlar, çocuklarına tek başına bakamayacaklarını düşünüp ekonomik ve sosyal yönden içinde bulundukları realiteden korkuyor. Çocuklarının zarar göreceğini düşünüp boşanma işlemlerinden vazgeçenler oluyor.

Eşit şartlarda özgür kararlar verilebilir

“Türkiye’de toplumsal cinsiyet ve yaşam şartları eşitsizliği gibi pek çok sorundan dolayı kadınlar iradelerini ortaya koyamıyor. Hukuki destek ve avukat yardımından yeterince faydalanamamaları, nafakaların düşüklüğü, boşanma sürecindeki kadınlara yönelik sosyo-ekonomik tedbirlerin alınmaması, çocuklar için gerekli kreş gibi bakım hizmetlerinin sağlanmaması olumsuz etkileyen nedenlerden birkaçı. Sorunlara, politik ve sistemsel nedenlere yoğunlaşılmalı. Saydığımız nedenleri bertaraf edecek eşit şartlar yaratılarak sosyal ve hukuk devleti ilkesi açısından zorunlu olan kadın erkek eşitliği sağlandığında bireyler özgürce karar verebilir.”

“Baskılar kadını vazgeçmek zorunda bırakıyor”

Kadınların boşanma davalarından vazgeçmelerinin temelinde toplum, aile, çevre baskısı ve ekonomik nedenlerin yattığını belirten sosyolog Filiz Aküzüm ise şu değerlendirmelerde bulunuyor:

“Kadının boşanma davası sonrasında dul etiketiyle toplum içerisinde yaşamını idame ettirmeye çalışması risk olarak görülüyor ve bu yüzden çoğu zaman kadın baba evine veya ona yakın yere taşınmak zorunda kalıyor. Aile de bu kötü algıdan kızlarını korumak için yoğun mücadele veriyor. Aslında aileler çoğu zaman kadının boşanmasını desteklese de sonradan yaşanacak bu tür olumsuzluklar yüzünden onları barışmaya teşvik ediyor. Yine çocuklarının babasız ve baba sevgisinden uzak büyümesinden endişe etmeleri ya da kadının ve ailesinin ekonomik durumunun boşanmaya, yeniden bir hayat kurmaya, çocuklarının masraflarını karşılamaya elverişli olmaması, eski eş tarafından şantaj, ölümle tehdit edilme, çocuklarını bir daha görememe, nafaka gibi durumlardan ötürü kadınlar mecburi olarak boşanmaktan vazgeçiyor, yaşadığı sıkıntıları sineye çekmek zorunda kalıyor.”

“Kadınlar ağır duygular altında eziliyor”

“Toplumsal cinsiyet algısı, boşanma sonrası kadının ailesine, kendisine ve çocuğuna karşı yaşadığı suçluluk duygusu, aile, çevre, çocuklarla iletişim sorunu, özgüven eksikliği, yoğun duygusal baskı, sevgisizlik, kadınların genel olarak ülkemizde ekonomik olarak erkeklere bağlı olması, boşanmış kadın algısı, yalnızlığa itilme, değersizlik hissi, yeniden evlenme sorunu, sorunlarla tek başına baş etmedeki yetersizlikler gibi ağır duygular altında kadınlar eziliyor.”

“Her zaman bir mahalle baskısı var”

“Boşanmış kadınlar üzerinde her zaman bir mahalle baskısı ve önyargı maalesef etkisini, ağırlığını hala sürdürüyor. Toplumun belli bir kesiminde boşanmış kadına yönelik yanlış algılar var. Toplumun, ailenin ve çevrenin kadını baskıladığı olumsuz düşüncelerle oluşan cinsiyet algısı kadınlar üzerinde ciddi anlamda tahribat yaratacağı için boşanmaktan vazgeçilebiliyor.”

İstanbul Üniversitesi Çocuk Gelişimi bölümünde okuyor. Gazeteciliğe ilgi duyuyor ve iyi bir gazeteci olmayı hedefliyor. Atölye BİA 12-26 Nisan 2021 “Temel Gazetecilik Atölyesi” katılımcısı.