MENÜ
ANA SAYFA
Pencereyi Kapat
"Vicdani ret hakkının bir gün tanınacağına inanıyorum" - Atölye BİA
Vicdani Ret
16 Eylül 2019
Vicdani Ret
16 Eylül 2019

“Vicdani ret hakkının bir gün tanınacağına inanıyorum”

Okuma Süresi: 5 dk
Vicdani reddini 20 Ağustos’ta açıklayan çocuk hakları aktivisti Alper Yalçın, kararını ve yaşadıklarını anlattı.

Çocuk hakları aktivisti Alper Yalçın (27) çoğunlukla da çocuk hapishaneleriyle ilgili çalışmalarda yer alıyor. Yalçın, 20 Ağustos’ta İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde vicdani ret kararını kamuoyuyla paylaştı. Asker olmayı vicdanen reddettiğini söyleyen Yalçın ile bu karara giden süreci ve yaşadıklarını konuştuk.

Çocuk haklarıyla ilgili çalıştığınızı söylediniz. Tüm hak mücadeleleri bir noktada kesişir. Sizi bu bağlamda vicdani ret kararı vermeye iten nedenler nelerdi?

Çocukluğun tarihselliğini okurken Türkiye’de ve dünyada oldukça politik bir tarihle karşılaştım. Güven Gürkan Öztan, Türkiye’de Çocukluğun Politik Tarihi’nde erken Cumhuriyet döneminde çocuklara özgü yayınlarda ideal “gürbüz Türk çocuğu”nun özelliklerini anlatıyor. Ailelerin devletin resmi ideolojisi doğrultusunda nasıl çocuk yetiştireceğine ilişkin yayınlara çokça rastlandığını ortaya koyuyor.

"Vicdani ret hakkının bir gün tanınacağına inanıyorum" - Atölye BİA

1990’larda Çocuk Hakları Sözleşmesi imzalansa da çocukluk özgürleşememiş; oyuncaklar, oyunlar, çocuk kitapları ve eğitim sistemi hala militarist, milliyetçi bir içerikte. Özetle aileden devlete uzanan politik bir yapının varlığı söz konusu. İşte bu tarihselliği gördüğümde önce çocukların, dolayısıyla kendi çocukluğumda, benim de bir insan ya da yurttaş olarak değil, devletin bir “çocuğu” olarak yetiştirildiğimi, gündelik yaşamımda bana aktarılan birçok şeyin içinde başka hesapların olduğunu hissettim. Ne oyunlar oynadığımı, ne yediğimi, söylediğimi, neye bayram dediğimi, hangi filmleri izlediğimi düşünmeye başladım. Babamın askerlik anlatılarının ve evdeki davranışlarının da etkisi vardı elbette. Bu, Türkiye’de o kadar fazla insanın yaşadığı bir şey ki, asla özel bir hikâyem olduğunu düşünmüyorum.

“Çevrem haklı bulsa da endişelendi”

Vicdani reddinizi açıklamadan önce ailenizle konuşma imkânı bulabildiniz mi?

Elbette, önce yalnızca annemle konuştum. Babamla uzun yıllardır görüşmüyoruz. Yoksa sanıyorum kararımı açıklarken zorlanabilirdim fakat annemle ve isimleri Paf ile Bulut olan iki kediyle yaşıyordum. Annem, çocukluğumdan beri dert ortağım, birbirimizi daima dinleriz. Kararımın doğru olduğunu söylese de benim için çok endişelendiğinden karşı çıktı ve bedelli askerlik yapmamı önerdi. Israr etti ve kısa süre küstü diyeyim. Bunu askerliğin kutsal olduğunu düşündüğünden değil, beni sevdiği için yaptı.

Yakın çevrenizin tepkisi nasıldı?

Bunu aslında üç yıldır düşünüyorum ancak tecilimin dolmasını bekledim. Belki hazır hissetmek istedim, bilmiyorum. Sevdiğim insanlar, kararımı duyunca çok endişelendi. Kimi yakınım samimiyetimiz nedeniyle, “Kesinlikle yapmayacaksın” dedi, kimisi saygı duyarak “Emin misin?” diye sordu yalnızca. Kendi endişemin yanı sıra onların yüzlerindeki endişe beni bazen daha da korkutuyordu. Ama biliyorum ki askere gittiğimde çok kötü hissedeceğim. “Sakın korkma, doğru karar veriyorsun” diyenler oldu, bu çok güçlü hissettirdi. Bu hakkı talep etmem, vicdani ret hareketinin emeklerinin sonuçlarından yalnızca biri.

“Ayrımcılıkla karşılaşacağımı biliyorum”

Vicdani reddinizi açıkladıktan sonra herhangi bir sıkıntı yaşadınız mı? Bu süreçte sizi ne gibi sıkıntıların beklediğini düşünüyorsunuz?

Çok kısa bir süre geçtiği için henüz sıkıntıyla karşılaşmadım. 3-4 aydır Ankara’da yaşıyorum, adıma bir posta geldi yalnızca, “Ne çabuk dava açtınız?” dedim içimden. Meğer Milli Savunma Bakanlığı’na gönderdiğim vicdani ret dilekçemin iletildiğini bildiren kâğıtmış! Beni bekleyen sıkıntılar, her vicdani retçinin yaşadığı sorunlar olacak. GBT’de tutanağı imzalamayı reddedince veya vicdani retçi olduğuma dair şerh düşmek istediğimde gerginlikler yaşanacak. Devletin bir kurumunda karşılaşabileceğim olası ayrımcılıklar, hakkımda açılacağı gün gibi ortada olan davalar…

Geçtiğimiz günlerde gündem olmasa da Siirt Üniversitesi’ne kayıt için başvuran vicdani retçi arkadaşımız Zana Aksu’ya askerlik durum belgesi vermeden kayıt yaptıramayacağını, askerlik şubesi de asker kaçağı olduğu için bu belgenin verilemeyeceğini belirtmiş. Vicdani ret, bir hak olarak algılanmıyor, yönetmeliği buna göre düzenlenmiyor ve eğitim hakkı ihlal ediliyor.

“Umudum var”

Son zamanlarda Askeralma kanunları sürekli değişiyor. Bedelli, altı aya indirilen askerlik… Bunlar, devletin askerliğe ikna çabası olarak görülebilir mi?

Tam bilemiyorum fakat 12 aylık askerliğin uzun olduğu ve birçok insanın bunu ertelediği; herkesin bildiği bir sır gibiydi. Bu, kişinin iş hayatının veya tüm ilişkilerinin kesildiği bir dönem. Kısaltılması, ikna çabası olarak görülebilir. Bedelli askerlik devlet için gelir kapısı, yalnızca alım gücü olanlar “kurtulmayı” başarıyor.

Kimseyi incitmek istemem ama bedellinin, vicdani ret düşünenleri ikna ettiğine tanık oldum. Devletin ikna çabasını ekonomi, kriz ve şimdilerde yeniden savaşa girme riskiyle değerlendirmeliyiz. Ayrıca Askeralma Kanunu, TBMM’de 335 oyla kabul edildi ve yalnızca 17 ret, 2 çekimser oy vardı. Meclis’te vicdani ret hakkına dair bir algı yok. Muhalefet de çaba vermiyor. Türkiye, Avrupa Konseyi’nde 47 ülke içinde bu hakkı tanımayan üç ülkeden biri.

Yine de bir ümit eklemek isterim: Tıpkı benim gibi birçok vicdani retçi, çeşitli alanlardaki hak savunucuları emek verdikçe bir gün bu hakkın tanınacağına inanıyorum. Daha geniş başlıkta düşündüğümüzde militarizm hepimizin canını yakıyor.

Bu haktan nasıl yararlanılıyor?

Öncelikle bu hakkı kullanmak isteyenlerin Vicdani Ret Derneği ile iletişime geçmesini öneririm. Dernekte size hukuki destek ve bilgi veren bir yapı var. Bu hakkı kullanmak için önce Milli Savunma Bakanlığı’na bir dilekçe gönderiyorsunuz. Bu konularda da dernek size yol gösterecektir. Korkuya gelince, sevinç kadar doğal bir duygu ancak bu talebin doğru olduğunu değiştirmez. Hiçbirimiz yalnız değiliz, bu hakkı kullanan birçok arkadaşımız olduğu gibi, destek veren birçok insan hakları örgütü ve aktivist de var.

Vicdani ret nedir?

En basit anlamıyla vicdani ret; kişinin ahlaki tercihleri, dini inancı ya da politik görüşleri nedeniyle askere gitmeyi ret etmesi olarak anlatılabilir. Vicdani veya dini gerekçelerle askerlik yapmamak, din ve vicdan özgürlüğü kapsamında bir hak. Türkiye Anayasası her vatandaşa din ve vicdan özgürlüğü hakkı tanıyor. Yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’ne taraf tüm ülkelerin vatandaşlarına tanımak zorunda olduğu haklar arasında. Her ne kadar yasal düzenleme yapılmamışsa da Türkiye’de vicdani ret hakkı olduğunu söylemek mümkün. Ancak hükümet tarafından bu hakkın ne şekilde kullanılacağı yönünde yasal düzenleme yapılmadığından sürekli ihlal ediliyor.

İlk vicdani retçi Tayfun Gönül

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Tayfun Gönül, 1989’da yani 32 yaşında, vicdani ret açıklaması yaparak, “Beni zorla askere almaları vicdan özgürlüğünün ihlalidir” savıyla, zorunlu askerlik uygulaması için devleti mahkemeye verdi. Geçirdiği kalp krizi nedeniyle 30 Temmuz 2012’de hayatını kaybeden Gönül, zorunlu askerliğe karşı çıkış nedenini şöyle açıklıyordu:

“Askerliğe karşı çıkma nedenim; zor ve uzun olmasından değil, çünkü ben doktorum, herkes bilir ki doktorlar zaten sıradan erler gibi bir askerlik yapmaz, hayli rahat geçer. Tam tersine askerlik yapmayı reddetmek, bir doktor için yaşamını daha zor koşullarda sürdürmektir. Benim karşı çıkışımın nedeni ahlaki. Bu açıdan paralı ya da parasız, uzun ya da kısa dönem benim için fark etmez. Orduya katılmak militarist aygıtın bir parçası olmak demektir. Bunun ahlaki sorumluluğunu üstlenmek istemiyorum.”

Askerlikten soğutma gitti, örgüt propagandası geldi

Türkiye’de 1989’da başlayan vicdani ret mücadelesi hala sürüyor. Bu mücadeleye zaman zaman kadınlar da vicdani retlerini açıklayarak destek oldu. Retçiler, Vicdani Ret Derneği adı altında kurumsal çalışmalarını devam ettiriyor. Dernek Eş Başkanı Gökhan Soysal, yıllar içerisinde nasıl bir değişim yaşandığını anlatıyor:

"Vicdani ret hakkının bir gün tanınacağına inanıyorum" - Atölye BİA

“Başta birçok vicdani retçi ‘halkı askerlikten soğutma’ suçlamasıyla yargılandı, cezalar aldı. Zorla askere alındılar. Üniforma giymeyi reddettikleri için ’emre itaatsizlik’ten cezalandırıldılar. Zamanla çok şey değişti.

Özellikle AİHM’e konu olan birçok davada ihlal kararı verildi. Günümüzde artık zorla askere alım olmuyor, emre itaatsizlik davaları açılmıyor. Ancak vicdani ret hareketi daima antimilitarist olduğu için sürekli soruşturmalarla karşı karşıya. Örneğin, eskiden ‘askerlikten soğutma’ vardı, günümüzde örgüt propagandası suçlamasıyla dava açılıyor. Şimdilerde vicdani retçiler en çok yoklama kaçağı veya bakaya suçlaması davalarıyla karşılaşıyor. GBT’lerde vicdani retçiler hakkında tutanaklar tutuluyor ve 15 gün içinde askerlik işlemleri yapılmayınca para cezası veriliyor. Kişi tekrar GBT’ye girerse bu defa yoklama kaçağı veya bakayadan dava açılıyor. Aynı fiilden 6-7 ceza davası açılan vicdani retçiler var. Oysa ‘Bir kişi aynı fiilden birden fazla kez yargılanamaz’ diye evrensel bir kural bulunuyor. İtirazlarımız karşılık bulmuyor, çünkü vicdani retçilerin tutumu görmezden geliniyor.”

 

İstanbul Üniversitesi Gazetecilik bölümü öğrencisi. Atölye BİA 2-10 Eylül 2019 “Temel Gazetecilik Atölyesi” katılımcısı. İnternet gazetesi T24’ün editör masasında Ocak-Mart 2020 tarihlerinde stajyer olarak çalıştı. Göçmen Dayanışma Derneği’nde gönüllü olarak çalışmalar yürütüyor.