Vakıf üniversitesi öğrencileri: “Zamlara boyun eğmeyeceğiz”
Kayıt yenileme ücretinde yüzde 300’e varan zam yapılması sebebiyle öğrencilerin tepki gösterdiği Beykent Üniversitesi ve Doğuş Üniversitesi’nde yönetim, öğrenci sistemine, “Daha önceki yıllara dair her ne ad altında olursa olsun verilmiş taahhüt yahut yapılan uygulamalara ilişkin bir talebi olmayacağını peşinen kabul, beyan ve taahhüt eder” maddesini içeren bir sözleşme metni yükledi.
Beykent Üniversitesi Öğrenci Dayanışması üyesi Özlem Sagon, bu metni imzalamaları durumunda geçmiş yıllarda taahhüt edilen yüzde 5-10 oranındaki zam haklarından vazgeçmiş olacaklarını söyledi:
“Bu metni onayladığımızda hakkımızı kaybedeceğiz, onaylamadığımızda ise eğitimimize devam edemeyeceğiz. Burada apaçık eğitim hakkının ihlali var. Bu haksızlığa bir an önce son verilmeli.”
Doğuş Üniversitesi Öğrenci Dayanışması üyesi Kıvılcım Çolak da, sözleşmeyi onaylamayacaklarını belirtti: “Öğrenci Bilgi Sistemi üzerinden ders kaydını gerçekleştirebilmek için bu sözleşmeyi onaylamamız gerekiyor. Ders kaydı Ekim ayında. Ama biz asla haklarımızdan vazgeçmemize sebep olacak o sözleşmeyi imzalamayacağız. Çünkü okulun bize verdiği taahhütlerden dönmesine neden olur. Biz de okulun sunduğu ücretlere boyun eğmek zorunda kalırız. Mücadele etmeye devam edeceğiz.”
Yıllık zam taahhüdü yüzde 5’ti
Beykent Üniversitesi Öğrenci Dayanışması’ndan Özlem Sagon, yatay geçişle 2020’de kaydolurken okulun yüzde 10 oranında zam taahhüdü verdiğini ve Beykent Üniversitesi’ni bu sebeple tercih ettiğini aktardı:
“Birçok öğrencinin Beykent Üniversitesi’ni tercih etme sebebi, ücretlerin nispeten uygun olması ve bu ücretlerde fahiş zamların olmayacağı garantisiydi. Birçok öğrencinin ailesi memur emeklisi, memur ya da asgari ücretle çalışıyor. Hatta birçok öğrenci hem çalışıp hem okuyor, okul ücretlerini kendisi ödüyordu. Okul ücretlerine gelen zamlara aynı oranda asgari ücrete zam gelmedi. Bu nedenle, son yılında olsa dahi okulu mecburen bırakacak birçok öğrenci var. Yatay geçiş yapanların sayısı da bir hayli fazla.”
“Ücreti ödemeye zorunlu bırakacak hamleler”
4. sınıf Hukuk Fakültesi öğrencisi olan Sagon, kayıt yenileme ücretlerinin yatay geçiş hakkının bittiği güne çok yakın duyurulduğunu belirtti: “Bu tip hamlelerin öğrencileri okulda kalmaya ve ücreti ödemeye zorunlu bırakacak hamleler olduğunu biliyoruz.”
İsmini vermek istemeyen bir öğrenci de ödeme yapamayacak durumda olduğu için okul kaydını dondurmayı düşündüğünü söyledi. Bu da bir yıl boyunca eğitim hayatından uzak kalmak ve mezuniyet sürecini ertelemek anlamına geliyor.
Beykent Üniversitesi Öğrenci Dayanışması’nın asıl talebi okulun daha önceki yıllarda kaydolurken söz verdiği yüzde 5 ve yüzde 10 oranlarında olan zam taahhüdünün uygulanması. Bölüm ücreti 28 binden 47 bine yükselen Sagon, Öğrenci Dayanışması’nın kısa süre içerisinde mağduriyetlerinin giderilmesi için ortaya çıktığını söyledi:
“Çünkü bize verilen sözler gereğince Tüketici Kanunu çerçevesinde kazanılmış bir hakkımız var. Bizler okuldan iyilik, indirim istemiyoruz. Sözleşmeye, kanuna uygun davranmaya davet ediyoruz.”
İstanbul’daki Beykent Üniversitesi bölümlere göre yüzde 100 ve yüzde 300 arasında değişen zam oranıyla eğitim ücreti açıklayan vakıf üniversitelerinden biri. Avukatlar aracılığıyla Tüketici Mahkemesi’nden “TÜİK’in açıkladığı yüzde 79,6 enflasyon oranında zam yapılabilir” kararı çıkarıldıktan sonra ücretler yeniden güncellenmişti.
“14 öğrenci hakkında soruşturma başlatıldı”
Doğuş Üniversitesi Öğrenci Dayanışmasından Kıvılcım Çolak, okul yönetimi önce yüzde 300 oranında zam açıkladığında okulda eylem yaptıklarını ve Yükseköğretim Kurulu’na (YÖK) dilekçe yazdıklarını anlattı: “9 Ağustos’ta zamlar açıklandı. 10 Ağustos’ta eylem yaptık. Okul, eylemimizden sonra iki asistan öğrenciyi işten çıkardı. 14 öğrenciye de soruşturma açıldı.”
Çolak, şöyle devam etti: “Ben de hakkında ilk soruşturma başlatılan öğrencilerden biriyim. Soruşturmam, Yükseköğretim Öğrenci Disiplin Yönetmeliği Madde 7 ve Madde 8’den açıldı. Bu maddeler öğrenim hürriyetini engelleme, personele ve öğrenciye şiddet, insanları zorla eyleme götürme gibi nedenleri içeriyor. Sebebi ise elimde megafon tutuyor olmak.”
Öğrenciler mücadeleye devam edecek
3. sınıf Hukuk Fakültesi öğrencisi olan Çolak’ın kayıt yenileme ücreti ilk zamlarla 32 binden 90 bine çıktı. Yüzde 79,6 enflasyon oranına göre güncellenince 69 bin 837 liraya düştü. Doğuş Üniversitesi’nin ilk kayıt alırken eğitim süresi boyunca yüzde 5 ve yüzde 10 oranlarından daha fazla zam yapmayacaklarına dair taahhütleri olduğunu söyleyen Çolak, hukuki süreç başlatacaklarını ekledi:
“Okulda yaptığımız öğrenci forumunda yüzde 5 oranında kendi zammımızı yapmaya karar verdik. Ve bu yüzde 5 zamlı fiyatları sisteme değil, okulun banka hesabına yollama kararı aldık. Umudumuz kırılmadı, daha net daha kararlı olup hakkımızı alacağız. Çünkü hukuk kuralları da bizim yanımızda.”
Aileler, dava açacak
YÖK ve Kamu Denetçiliği Kurumu, yapılan şikâyetler nedeniyle vakıf üniversiteleri genelinde zam oranları hakkında inceleme başlattı. bianet’e konuşan ve isimlerini açıklamak istemeyen aileler, kurumlardan öğrenci lehine karar çıkmazsa dava açacaklarını ifade etti: “Kredi çekip ödeyecek olan var, hiç ödeyemeyecek insanlar var. Bu sene yüzde 80’e sabitlediler, seneye ne kadar zam yapacaklar, belli değil.”
Yine İstanbul’da vakıf üniversitelerinden biri olan Doğuş Üniversitesi önce yüzde 300’e yaklaşan oranda zam açıkladı. Okul, öğrenci ve ailelerinin eylemlerinden sonra zam oranını yüzde 79,6’ya düşürdü.
Avukat: Taahhütler var
Beykent Üniversitesi öğrencileri yüzde 200’ü geçen zam oranına karşı ihtiyati tedbir kararı çıkarılması için Tüketici Mahkemesi’nde başvurdu. Başvuru sürecinde yer alan avukat Murat Bostan, mahkemenin TÜİK enflasyon oranına göre yüzde 79,6’lık zam kararı verdiğini ancak bunun yeterli olmadığını ifade etti:
“Bu üniversiteler 2020-2021 eğitim döneminde kaydolan arkadaşlarımıza yüzde 5; 2021-2022’de kaydolanlara ise yüzde 10’luk artışı taahhüt etti. Bu sebeple biz şimdi açacağımız esas dava ile bu ücretlerin taahhüt edildiği gibi belirlenmesini talep edeceğiz.”
Bostan, üniversitelerin zam kararlarının öğrencilerin eğitim hayatına zarar verdiğine dikkat çekti: “Yüzde 5 ve yüzde 10 gibi taahhütler olmasaydı öğrencinin başka bir üniversiteyi tercih etmesi de mümkün olabilirdi. Bu açıdan değerlendirdiğimizde hem borçlar kanununa hem de tüketici hukukunun temel ilkelerine aykırılık söz konusu. Öte yandan vakıf üniversitelerinin bu zamları açıkladıkları tarih üniversite tercih dönemlerinin bittiği tarihten sonrasıdır. Yani bu öğrencilerin yatay geçiş imkânlarının ortadan kalkması anlamına geliyor.”
Eğitimciler vakıf üniversitelerinin zam oranlarını nasıl değerlendiriyor?
YÖK’ün güncel verilerine göre Türkiye’de 79 vakıf üniversitesinin toplam 680 bin 599 öğrencisi var. Birçok vakıf üniversitesinde enflasyona bağlı yüksek giderler sebep gösterilerek yüzde 200-300’lere ulaşan zamlar yapıldı. Bazı okullarda öğrencilerin protestoları sonrasında zam oranları düşürülürken bazı okullar eğitim ücretlerinde geri adım atmadı. Eğitimciler, bu zamlarla ekonomik krizin bedelinin öğrencilere ödetildiğini düşünüyor.
Eğitimci yazar Şahin Aybek üniversitelerde enflasyon nedeniyle gider kalemlerinin arttığını söyledi:
“Vakıf üniversitelerinin kira giderleri en büyük payı almak üzere, personel giderleri, kırtasiye ve sarfiyat giderleri, proje ve yolluk giderleri gibi sayısız kalemde büyük masrafları var. Bu gider kalemlerine enflasyon sebebiyle çok ciddi oranda zamlar geldi.”
Aybek, bu masraflara karşılık vakıf üniversitelerinde gelir oranını arttırabilmek için eğitim ücretlerine zam yapıldığını ifade etti:
“Çok ciddi oranda artan gider kalemlerini gözardı edemeyiz. Ancak burada bir parantez açılması lazım, vakıf üniversiteleri her ne kadar kanunen kâr elde etme amacı gütmeyen kurumlar olsa da pratikte böyle değil. Vakıf üniversitelerini kuran vakıflar, zaten şirket patronları oluyor. Bir şekilde üniversitenin gelirleri üzerinden kendilerine de para aktarıyorlar ve bu gelirlerini de arttırmak istiyorlar haliyle.”
Hem öğrencilere hem ailelere mağduriyet yaşatıldığını belirten Aybek, “Pek çok öğrenci özellikle yüzde 5-yüzde 10 oranında artış sözüne güvenerek kayıt yaptırmayı tercih etmişti. Çocuğunu şehir dışında okutsa, yurt veya ev kiraları ve diğer gider kalemleri sebebiyle aileler daha fazla para ödeyeceklerinden en azından aynı şehirde okusun, paramız eğitim ücretine gitsin hesabını yaparak kayıt yaptırdılar” dedi.
Aybek, öğrenciler ve ailelerin hem yasal haklarını kullanmaları hem de seslerini yükseltmeleri gerektiğini savundu: “Zira ses çıkmadığını gören vakıf üniversiteleri bu oranları uygulamaya devam edecektir.”
EĞİTİM SEN
“Ekonomik krizi fırsata çeviriyorlar”
Eğitim Sen İstanbul 6 No’lu Üniversiteler Şube Başkanı Beyzade Sayın, vakıf üniversitelerinin vakıf anlayışıyla değil özel üniversite mantığıyla çalıştığını ifade etti:
“Vakıf üniversiteleri Anayasa’daki tarifine göre kamu kuruluşu niteliği taşıyan kurumlardır. Eğer kamu üniversitelerinde öğrencilerimizden ücret, katkı payı alınmıyorsa vakıf üniversitelerinde de alınmaması lazım. Türkiye’deki ekonomik kriz, bu zamlara bir sebep oluşturuyor. Kriz öncesinde de o dönemlerde ödenen fiyatların fahiş olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla vakıf üniversiteleri, bir sermaye şirketi gibi ekonomik krizi fırsata çeviriyor, üniversite öğrencilerinden usulsüz, haksız, hukuksuz kazanç elde etmenin yöntemlerini buluyorlar.”
“Anayasa, eğitim hakkını koruma sorumluluğunu devlete yükler”
Eğitim Sen Genel Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri Sinan Muşlu ise öğrencilerin zamlar nedeniyle yaşadığı zorluklara dikkat çekti:
“Anayasa’nın 42. Maddesi ‘Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Eğitim ve öğretim, devletin başta gelen ödevlerindendir’ demekle, devlete açıkça bir sorumluluk yükler. Ancak bu zamlar sebebiyle öğrenciler senelerdir devam ettikleri üniversitelerini bırakmakla karşı karşıya geldi. Bazı öğrencilerimiz, eğer zam oranları üniversiteler tarafından kötü niyetli bir şekilde yatay geçiş imkânı sağlayan sürelerden sonra açıklanmadıysa, yatay geçiş ile başka üniversitelere geçmeyi deniyorlar.
“Bu durum çoğunlukla bambaşka bir şehirde bambaşka bir düzen kurmak zorunda kalmalarına da neden oluyor. Bu sıkışmışlık içinde öğrencilerimiz kayıtlarını dondurmaya kalksa, ücretin yüzde 20’si gibi bir miktarı yine ödemek zorunda bırakılıyorlar. Sonuçta her seçenek onlar için oldukça zor sonuçlar doğuruyor. Bu kadar çok kaygı ve ekonomik zorluklar sonucunda birçok gencimizin hem okuyup hem ucuz iş gücü olarak çalıştığını veya okuldan koptuğunu görüyoruz.”