Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci: “Türkiye, siyasi kutuplaşmanın izlerini en güçlü görebileceğimiz ülkelerden biri”
Yerel seçimler yaklaşıyor, siyasi partilerin aday takvimleri açıklandı. Partiler seçim çalışmalarına, seçmenler ise bu çalışmaları tartışmaya başladı. Bu tartışmaların hiçbiri Türkiye tarihinin en yüksek katılımlı seçimlerinden biri olan 2023 Genel Seçimleri’nden azade değil.
Muhalefet kanadında çok sesli bir ortamda büyüyen seçim hazırlıkları, ilk turda alınan mağlubiyetin ardından durulmuş, ikinci turdaki mağlubiyetle ise toplumun nedeyse yarısı için büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştı.
Muhalefetteki ‘iyimser’ havanın alınan mağlubiyetle kaybolmasını, toplumdaki kutuplaşmayı ve yakın tarihteki genel seçimlerin ardından yerel seçimlerin nasıl bir atmosferde geçeceğini İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci ile konuştuk.
“Taraf olunan ikili durumlar kutuplaşmayı pekiştiriyor”
Mayıs seçimleri Türkiye tarihinde katılımın en yüksek olduğu seçimlerden biriydi. Bu yüksek katılıma rağmen seçimler çok renkli bir temsiliyet ortamında değil, ikili temsiliyet durumu üzerinden gerçekleşti. Siyasetteki ikilik topluma nasıl yansıdı?
Bu bizim uzun yıllardır üzerine çalıştığımız bir konu. Siyasette kutuplaşma önce siyasetçiler arasında, siyasi partiler arasında başladı. . Ancak zaman içinde bu durum seçmene de yansıdı. Seçmenler arasında bu kutuplaşma gözlemlenmeye başladı. Bu durum çok önemli, çünkü var olan kemikleşmiş kimlikler aynı zamanda parti kimlikleriyle örtüşerek birlikte yaşamayı, düşünmeyi, ortak sorunlara birlikte çözüm üretmeyi engeller hale geldi .
Bu kutuplaşma Türkiye’de ne düzeyde yaşanıyor?
Siyasi kutuplaşma dünyada da sorun ama maalesef Türkiye bunun izlerini en güçlü göreceğimiz yerlerden biri haline geldi. Referandum benzeri seçimler bunu pekiştirdi. Çünkü takım tutar gibi parti desteklemek, ya o taraftansınız ya öbür taraftan bakış açısı ile bizlik hali, bir gruba ait olmak ve diğerinin de öteki olarak görülmesine yol açtı. Bu duygusal kutuplaşmanın bireysel düzeyde var oluşu önemli bir sorun.
“Farklı haber kanallarını izliyor, farklı gazeteleri okuyoruz”
Genel seçimler muhalif seçmende nasıl bir etki bıraktı?
Muhalif seçmen grubunda bir hayal kırıklığı var. Ekonomik zorluklar, geçirdiğimiz depremin etkileri ve dünyanın içine girdiği savaş ortamı… Bunların hepsi endişeler, hayal kırıklıkları ve kuşkular yaratıyor. Dünya siyasetinde de popülizm sonrası tartışmalarda seçme davranışlarının duygular tarafından nasıl belirlendiği önemli bir konu.
Yaşananlar ve kaygılar ortaksa neden iki grubun geliştirdiği tepki bu kadar farklı?
Çünkü farklı haber kanallarını izliyor, farklı gazeteleri okuyoruz, Türkiye’nin gerçeklikleri ile ilgili başka bilgiler ediniyoruz, dolayısıyla birbirinden ayrı fanuslar içinde yaşayan insanlar haline geliyoruz. Evet, ortak kaygılar, ortak endişeler var; deprem gibi, ekonomik sorunlar gibi… Ama bunun sebebinin kim olduğu sorusunda oldukça ayrışıyoruz. Türkiye’nin sorunlarını tespit ederken baktığımız yerde farklı Türkiyelerde yaşıyor olmamızın etkisi olduğunu düşünüyorum.
“Gençlere, kadınlara tüm farklılıkları ile yer açmak”
Genel seçimlerde muhalefetin ilk turdaki siyasi diliyle ikinci turdaki dili birbirinden çok farklıydı, bu yüzden çok eleştiri aldılar. Yerel seçimlerde nasıl bir yol izlemeliler?
Önce siyasetin neden yapıldığının temellendirilmesi gerekir, hangi kaygılarla siyaset yapılıyor? Mesela çocuk hakları bunun bir parçası mı, insan hakları bunun bir parçası mı? Bunlar temele konulduğunda yapılan siyasetin bu temelle çelişmemesi lazım.
Biraz açar mısınız?
Örneğin, parlamentoda birçok ilden hala kadın milletvekilinin çıkmadığı bir ortamdayız. Yerel seçimlerde daha farklı bir kadın temsilini yaratabilmek için ne yapıyoruz şu an? Ya da bakım politikalarına bakalım, bebek, çocuk, yaşlı bakımı dahil olmak üzere her gün yaşadığımız birçok soruna dair yeni bir dille yeni bir solukla ne üretebiliyoruz?
Ne yapmak lazım?
Tek bir reçetenin çözüm getirebileceği kanısında da değilim. Ortak akla ihtiyaç var. Kapsayıcı ekiplere, farklı ihtiyaçların duyulabileceği mekanizmalara. Siyaset aslında ihtiyaçların yorumlanmasıdır ve bu yorumlamadan en acil ve önemli ihtiyaçlar belirlenir. Halihazırda var olan öncelikleri kırabilecek, bu öncelikleri sorgulatacak farklı seslere ihtiyaç var.
İçinde olduğumuz durum ekonomik zorluklarda dahil olmak üzere hepimizin oldukça endişe içinde yaşadığı güvensizlik içinde yaşadığı bir ortam. O yüzden de bu ortak dertlerimizi çözüm üretmeye dair yeni bir anlayış hepimizin ihtiyacı, yeni bir toplumsal sözleşme tartışması aslında bu. Demokrasi krizi başta olmak üzere siyasal sistemde gençlere, kadınlara tüm farklılıkları ile yer açmak çok hayati.