MENÜ
ANA SAYFA
Pencereyi Kapat
Prens Philip ölmedi, içlerinde yaşıyor* - Atölye BİA
24 Nisan 2021

Prens Philip ölmedi, içlerinde yaşıyor*

Okuma Süresi: 5 dk
The Crown. 1. Sezon. 2. Bölüm: "Hyde Park Corner". Afrika’da İngiliz Sömürgeciliği Dönemi. 1952 yılı başları, Prenses Elizabeth babası Kral VI. George’un ölüm haberini almadan hemen önce. Elizabeth ve eşi Philip İngiliz Milletler Topluluğu seyahat planları kapsamında Kenya’da.

Babasının ölümünün ardından tahta geçecek olan Prenses Elizabeth Kenya’nın başkenti Nairobi’de, İngiliz Sömürge hükümeti üyelerinin ve yerli kabile liderlerinin bulunduğu karşılama merasiminde “hoş bulduk” konuşması yapıyor. Sahne, Kenya’nın en büyük etnik grubu olan Kikuyu’ların sömürge hükümetine sadakatini gösteren topluluklarının şefleri Waruhiu wa Kung’un ve diğer liderlerin Elizabeth’e takdim edilmesiyle devam ediyor. Philip de selamlaştığı liderlerle sömürgeci gevezelikler peşinde. Philip, şeflerden birine taşıdığı madalyalardan birini göstererek “Peki bunu nereden çaldın?” diyor olağan sömürgeci ve ırkçı aklıyla. O sırada Elizabeth’e, “Kıtada bağımsızlık rüzgarları esiyor. Onların desteği her zamankinden daha önemli” diye fısıldanıyor.

“Onların desteği” diye ifade edilen, Philip’in çene çaldığı sömürge hükümetine bağlılıklarını gösteren liderlerin destekleri. “Bağımsızlık rüzgarları” imasının bir parçası ise, Kenya’nın 1963 yılında bağımsızlık kazanmasında büyük rolleri olan, çoğunluğunu sömürge karşıtı Kikuyu’ların oluşturduğu ve “terör örgütü” olarak ilan edildikleri 1950 yılından 1960’a kadar sömürge hükümetine karşı toprak ve özgürlük mücadelesi veren “Mau Mau hareketi.”

Prens Philip ölmedi, içlerinde yaşıyor* - Atölye BİA

* Elizabeth ve Philip’e yerli kabile liderleri takdim ediliyor (The Crown, 1. Sezon, 2. Bölüm)

Diğer yerli liderlere ek olarak “The Crown”da adını duyduğumuz şef Waruhiu tarih sahnesinde önemli bir figür. Şef Waruhiu’nin Mau Mau üyeleri tarafından bu merasimden birkaç ay sonra öldürülmesi, sömürge yönetiminin Kenya işgalinin 60. yılında 20-21 Ekim 1952’de olağanüstü hâl ilan etmesini hızlandıran sebeplerden biri olacak. Kenya’da, Mau Mau’lara karşı kitlesel gözaltı, kötü muamele, işkence, şiddet ve keyfi cinayetlerin hüküm sürdüğü olağanüstü hâl ise 1960 yılına kadar devam edecek.

Bahsi geçenler dışında Kenya’daki İngiliz sömürgeciliği tarihine dair elbette bir iz görmüyoruz “The Crown”da. Zaten anlatının tüm odağı Elizabeth’in “Aman ağzımızın tadı bozulmasın, Krallığın bölünmez bütünlüğüne halel gelmesin” diye dert edindikleri değil mi?

Sömürge tarihine giriş

1952 yılında babasının ölümüyle tahta geçen Kraliçe Elizabeth’in eşi Prens Philip 9 Nisan 2021 tarihinde, 1950’lerde sömürge yönetiminin merkez ofisinin bulunduğu kent Londra’da hayatını kaybetti.

Bahsi geçen dizi “The Crown” sömürge tarihine giriş için bir tür kolaylaştırıcı. Dizide temsil edilmeyen neyse onun izini sürmeli. Gösterilenden çok gösterilmeyeni konuşmamız gerektiğini Orta Doğu tarihinden de öğrendik zaten. Yani sömürgeyi uzaklarda aramaya gerek yok. Ancak konu şu an bu değil. Konumuz Prens Philip’in ölümüyle bir kez daha aklımıza düşen Afrika’daki İngiliz sömürgeciliği dönemi…

Afrika’daki modern İngiliz sömürgeciliği 1895 yılında Doğu Afrika’da himaye yönetimi [Protectorate] ilan edilmesiyle başlıyor. 1901 yılında sömürge yönetimlerinin tahakkümünün sembolü ve emperyal bir başarı olarak görülen Kenya-Uganda tren yolu inşaatı tamamlanıyor. Bir yıl sonra, 1902’de sömürgeci devlet politikalarını uygulamaya başlayan “beyaz işgalciler” (şu an PG ve Lipton markalarının sahibi Unilever orada) Kikuyu’ların yaşadığı Kenya merkezinin en verimli topraklarının olduğu bölgeye geliyor. Çok değil bu işgallerin başlamasından beş yıl sonra, 1907’de Kenya yasama meclisinde de yer işgal ediyorlar. 1920 yılında Doğu Afrika Protektorat’ı, Kenya sömürgesine dönüşüyor.

Mau Mau üyelerinin toprak ve özgürlük yemini

Sömürge hükümetinin yönetim biçiminden ve eşitsiz toprak politikasından en çok etkilenen çiftçilik ve tarımla uğraşan Kikuyu’lar oluyor. Kikuyular, toprak taleplerini dile getirmek, kendilerine ait olanı geri almak için Şef’lerle konuşmaya çalışıyor ancak bir anlaşmaya varılamıyor. Bundan sonra çoğunluğu sömürge karşıtı Kikuyu’lardan oluşan Mau Mau’ya pek bir seçenek de kalmıyor:

Mau Mau üyeleri beyazların işgal edip yerleştiği topraklarını geri almak için “toprak ve özgürlük” yemini ediyor; silahlı mücadeleye geçiyorlar. İşte sömürge karşıtı Mau Mau üyelerinin topraklarını ellerinden alan (beyaz) işgalcilere karşı mücadelesi böyle başlıyor.

Böylece Kenya’daki sömürge yönetimi Kikuyu’ları ikiye ayırıyor: Sömürge hükümetinin yanında yer alan sadık [loyalist] Kikuyu’lar ve toprakları ve özgürlükleri için mücadele eden Mau Mau üyeleri. Savaşın en yoğun olduğu dönemde en az yetmiş bin Mau Mau destekçisi ya da üyesinin gözaltı merkezlerinde tutulduğu ve işkenceye uğradığı biliniyor. Olağanüstü hâl dönemi bittikten üç yıl sonra, 1963 yılında bağımsızlığını kazanan Kenya’da, resmi kayıtlar on iki bin Mau Mau üyesinin öldürüldüğüne işaret ederken, gerçek sayının yirmi binden fazla olduğu söyleniyor. Kikuyu’ların tarih sahnesinden temizlenmeye çalışıldığını söylemek de abartı kaçmayacak: 1953’te Embu ve Meru’larla birlikte nüfusun yüzde 46’sını oluşturan Kikuyu’ların, 1959 yılı kayıtlarında nüfusun yüzde 28’sini oluşturduğu görülüyor.[1]

Prens Philip ölmedi, içlerinde yaşıyor* - Atölye BİA

*Mau Mau zanlılarının başında nöbet tutan İngiliz Askeri, Kenya 1953 (Museum of British Colonialism)

Kenya’nın bağımsızlık ilan etmesinin ardından Krallık’tan gelen emirle birçok belgenin imha edilmesi için başlatılan operasyondan söz etmeden olmaz: “Operasyon Legacy”. “Miras Operasyonu” olarak Türkçe söyleyebileceğimiz bu operasyon kolonyal aklın geçmişte yaşananları sistematik bir şekilde örtbas etme uğraşı. Bu öyle bir operasyon ki yok edilmesi gereken kayıtlar varsa ve bunlar yakılacaksa küllerinin de ortadan kaldırılması emrediliyor. Amaç şu riskleri bertaraf etmek:

Kraliçe hükümetini ya da diğer devletleri utandırma
Polisi, orduyu, kamu görevlilerini ya da polis kaynaklarını ya da ajanlarını utandırma
İstihbarat kaynaklarını açığa çıkarmak
Bu belgelerin sonraki hükümetlerin bakanları tarafından kötüye kullanılma potansiyeli.

Mau Mau’yla mücadele yasası

Bir bakıma “terörist” Mau Mau’yla mücadele yasası.

Mau Mau Kenya’da 2003 yılına kadar “terör örgütü” listesinde yer alıyor. Bu tarihe kadar herhangi birinin Mau Mau’yla ilişkisi olduğu öğrenilirse, haliyle bu kişi hemen tutuklanıyor. Mau Mau’nun Kibaki yönetimi tarafından bu listeden çıkarılmasının ardından, Mau Mau yasal bir oluşuma dönüşüyor. Bu nedenle Mau Mau mensuplarının hak arayışı ancak 2003 yılından sonra başlıyor. 1950’ler boyunca İngiliz Sömürge yönetiminin sebep olduğu ve binlerce Kenyalı’nın maruz kaldığı zorbalık, kötü muamele ve işkence gibi insan hakları ihlalleri için
Mau Mau mensubu beş kişi İngiltere Hükümetine 2009 yılında toplu tazminat davası açıyor.[2]

Açılan dava 2012 yılında bir sonuca ulaşıyor. Dönemin Dışişleri Bakanı Hague, 2013 yılında, İngiltere Hükümeti adına yaptığı resmî açıklamada, Kenyalı mahpusların yaşadığı işkenceyi ve kötü muameleyi kabul ettiklerini, geçmişte yaşanan bu duruma karşı “samimi bir pişmanlık” duyduklarını; işkenceye maruz kalan 5228 Kenyalı için toplamda 19.9 milyon sterlin tazminat ödeneceğini (bkz: tazminatsa tazminat); Nairobi’de işkence kurbanları için bir anıt yapılacağını açıklıyor.

Sözün özü, mücadelenin tarihinin de sömürgenin tarihi kadar eski olduğu. Anlatılan hepimizin hikayesi değil de ne?

İngiliz Sömürgeciliği Müzesi

Tüm bunları “İngiliz Sömürgeciliği Müzesi” sayesinde öğreniyorum.

İngiliz Sömürgeciliği Müzesi [Museum of British Colonialism-MBC] bir grup Kenyalı ve İngiltereli kadın tarafından Ocak 2018’de çevrimiçi bir platform olarak kuruluyor. MBC ekibi kendilerini “Miras Aktivistleri” [Heritage Activists] olarak tanımlıyorlar. MBC, İngiliz sömürge yönetimlerinin işleyişlerini ortaya koymak, resmi devlet söylemine bağlı kalan sömürge dönemi anlatılarındaki boşluklara işaret etmek ve İngiliz sömürgeciliğinin bu söylem dışında tanımlandığı bir hafızalaştırma alanı yaratmak için kuruluyor.

MBC’nin ilk projesi adını bahsi geçen operasyondan alan “Operation Legacy” (2018) isimli belgesel. Bu projede Ulusal Arşiv’deki resmî belgeler gerçekten hakikati anlatıyor mu diye soruyorlar ve 2009’da açılan dava süreciyle birlikte sömürge tarihinin resmi olarak anlatılmayan kısmının peşine düşüyorlar.

MBC’nin çalışmaları arasında olağanüstü hâl döneminde Mau Mau üyelerinin esir alındıkları, kötü muamele ve işkence gördükleri gözaltı merkezlerinin dijital olarak görselleştirmeleri ve sömürge yönetimi tarafından “akıl hastası” olarak görülen Mau Mau yemini etmiş üyelerin “iyileşmeleri” ve “rehabilite” edilmeleri için kurdukları kampların haritalama işleri de var.

MBC’nin üç boyutlu yeniden görselleştirme çalışmaları ise bir yandan sözlü tarihe (tanıklıklara), arşiv kaynaklarına, nesnel verilere (var olan fiziksel kalıntılar, bölgenin planları, üç boyutlu taramalar) dayanıyor; bu işler çıkarımlar ve karşılaştırmalarla (bir bölgede bulunan ancak diğerinde bulunmayan kalıntıları karşılaştırmayla) yapılıyor.

MBC’nin dijital görselleştirme işleri bellek yitimine karşı aktif bir hatırlayış çağrısı aynı zamanda. MBC zihinleri sömürgesizleştirmenin yeni ve yaratıcı yollarını aradığı ve mikro, dijital ve kendini güncelleyen direniş yöntemlerine işaret ettiği için de çok kıymetli.

Museum of British Colonialism şurada: https://www.museumofbritishcolonialism.org/

Destek için: https://www.museumofbritishcolonialism.org/support

Operation Legacy’i izlemek için: https://access.historyhit.com/twentieth-century/videos/operation-legacy

*Metnin içindeki kimi bölümler, İngiliz Sömürgeciliği Müzesi’ne dair ayrıntıları içeren ve deneyim aktardığım başka bir metinden alınmıştır: Kenya’da İngiliz Sömürgeciliği Dönemi ya da “Tüm Dünyanın Bunu Bilmesini İstiyorduk” https://www.degisim.beraberce.org.tr/?p=21705#_ftn17 (2019).

[1] Anderson, D. (2005). Histories of the hanged: The dirty war in Kenya and the end of empire. WW Norton & Company

[2] The Mau Mau case – five years on https://www.leighday.co.uk/latest-updates/blog/2017-blogs/the-mau-mau-case-five-years-on/

Bağımsız araştırmacı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden mezun olduktan sonra Bilkent Üniversitesi Medya Çalışmaları’nda yüksek lisans yaptı. İstanbul’da başladığı doktora çalışmalarını “yazılı basın ve politik ötekiler” üzerine yazdığı teziyle Londra Loughborough Üniversitesi’nde tamamladı. Medya söylemi, duyguların kültürel politikaları ve medya ilişkisi üzerine çalışmalarını sürdürüyor.