Ne yediğimizi biliyor muyuz?
Greenpace Akdeniz, 2019’da incelediği 90 sebzenin 14’ünde kullanılması yasak pestisit, 46’sında ise hormonal sistem üzerinde etkili pestisit/pestisitler tespit ettiğini açıkladığı bir rapor yayınladı. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, 2019 Nisan’ında başlattığı “Zehirsiz Sofralar Projesi” ile pestisitlerin olumsuz etkileri ve alternatif yöntemler hakkında üretici ve tüketicilerde farkındalık yaratmayı hedefliyor.
Sağlıklı beslenmeyi daha bütüncül bir çerçeveden ele alan bu çalışmalar, soframızdaki zehirleri gündemimize sokmaya çalışıyor. Peki, insanlar bunun ne kadar farkında? Yediklerimizden haberdar mıyız? Soframıza gelen gıdanın serüvenini takip etme ihtiyacı duyuyor muyuz? Sokağa çıktık ve bu soruları insanlara yönelttik:
Sağlıklı beslenme deyince..
Sağlıklı beslenmeyi “düzenli yemek, hazır gıda almamak, daha çok sebze tüketmek” olarak tanımlayan Duygu Yılmazer (33), diyetisyene gittiğini, “dolayısıyla sağlıklı beslendiğini” belirtiyor.
“Elimizden geldiği kadar sağlıklı yaşamaya çalışıyoruz” diyen Kemal Arslan’a (42) göre, ambalajlı gıdalar sağlıksız. Ancak meyve ve sebzelerin mevsiminden bağımsız yetiştirildiğini de vurguluyor. Çocukken sebze ve meyveleri mevsiminde tükettiklerini belirten Arslan, kızının “Baba şu meyve yaz meyvesi mi, yoksa kış mı?” diye sorduğunda bazen doğru cevabı anımsayamadığını söylüyor. Zeynep Tezel (31), marketlerde satılan ürünlerin sağlıklı olmadığını düşünse de mecbur olduğu için onları almaya devam ettiğini dile getiriyor.
Kendi ürettiğini tüketmek
Çiftçi Yusuf Koçer (54), bu konuda kendini şanslı görenlerden, kendi ürettiği sebze ve meyveyi tükettiği için sağlıklı beslendiğini düşünüyor.
Yunus Atuğ (30), hala sağlıklı denilebilecek ürün kalıp kalmadığından emin olamasa da kendi ürettiğini tüketen insanların daha sağlıklı beslendiği görüşünde. O da, yazın gittiği yaylalarda şehre oranla daha sağlıklı beslendiğini düşünüyor.
Bazen nakitten, bazen vakitten gidilemiyor
Peki, gıdalarını nasıl temin ediyorlar? Bu soruya çoğu kişi, marketler ve yerel pazarlar cevabını veriyor.
Türkiye’nin çeşitli illerindeki ekolojik pazarlardan haberdar olanların sayısı oldukça az. Organik ürünlere güven ise yok denebilecek seviyede.
Evinin yanında bir ekolojik pazar olduğunu belirten Duygu Yılmazer, “Ancak hiç gitmiyorum. Fırsatım olmuyor ve gerek de duymuyorum. Ayrıca o ürünlerin gerçekten organik olmadığını düşünüyorum” diyor.
Zeynep Tezel ise, ekolojik pazarlardaki ürünlerin sağlıklı olduğunu düşünse de pahalı olduğu için oralardan alışveriş yapmadığını söylüyor. Tuğba Coşkun’un (27) yolunu ekolojik pazara düşürememesinin nedeni ise, vakit darlığı. Erişim daha kolay olduğu için marketlerden alışveriş yaptığını belirtiyor.
“Pestisit kelimesini daha önce duymadım”
Gelelim en önemli soruya: “Soframızdaki zehirden haberimiz var mı?” Sokak röportajları gösterdi ki, 2019’da gündemimize girmeye başlayan pestisit konusu hala pek çok kişi tarafından bilinmiyor. Öyle ki, “Pestisit nedir?” sorusunu yönelttiğimiz on kişiden sadece birinden yanıt alabiliyoruz. Geri kalanların sofralarına giren bu zehirden haberi yok, hatta bu kelimeyi daha önce duymadıklarını söylüyorlar.
Biz de tehlikenin büyüklüğüne dikkat çekmek için son sözü; sağlıklı beslenmenin bireysel çabalara indirgenmemesi gerektiğini belirten, bunu kamusal bir sorun olarak tanımlayan ve araştırmaları nedeniyle 1 yıl 3 ay hapis cezası alan gıda mühendisi Dr. Bülent Şık’a bırakarak, bianet röportajındaki şu cümleyi hatırlatıyoruz:
“Pestisitler tarımda kullanılan zehirli kimyasal maddeler. Her ne kadar tarım ilacı olarak nitelenseler de tarım zehri demek daha doğru. Pestisitler çiftçilerde ve tüketicilerde çeşitli sağlık sorunlarına yol açıyor. Pestisit kullanımı toprakta, havada ve sularda kirliliğe neden oluyor.”