“Denetimin etkisizleştirilmesi, ekonomi gazeteciliğine olan ihtiyacı artırdı”
Atölye BİA’nın bu akşam (2 Kasım Çarşamba) düzenlediği tematik webinar serisinin dördüncüsü olan “Ekonomi Haberciliği”nin konuşmacısı, ekonomi gazetecisi ve yazar Çiğdem Toker, kolaylaştırıcısı ise gazeteci İrfan Aktan’dı.
Çiğdem Toker, Sözcü gazetesinin işine son verdiğini bilgisini aldıktan hemen sonra yayına katıldı ve işten çıkarılmasının ‘küçülme’ gerekçesiyle yapıldığını söyledi.
Atölye BİA’nın her Çarşamba günü gazeteci İrfan Aktan kolaylaştırıcılığında yaptığı gazetecilik tematik webinar serisi, “Ekonomi Haberciliği” başlığının ardından sona erdi. Tematik webinar serisinin ilki Yargı Haberciliği, ikincisi Dış Habercilik, üçüncüsü ise Araştırmacı Gazetecilik üzerineydi.
Webinar gazetecilere, medya çalışanlarına, işsiz bırakılmış gazetecilere, iletişim fakülteleri öğrencilerine, hak örgütlerine ve ilgilenen herkese açık. Zoom’dan yapılan webinar, ayrıca bianet’in YouTube kanalından da yayınlanıyor.
TIKLAYIN – “Yargı haberciliği yapmak için ‘cesaretli’ olmak gerekiyor”
TIKLAYIN – Işın Eliçin: Gazetecilik kamu yararı gözetilerek yapılmalı
TIKLAYIN – Bahadır Özgür: Araştırmacı gazetecilik, politik bir bakış gerektirir
Gazeteci Çiğdem Toker’in konuk, gazeteci İrfan Aktan’ın ise kolaylaştırıcı olduğu ve 19.00-20.00 saatleri arasında gerçekleşen webinarda; ekonomi haberciliğinin ne olduğu, neleri kapsadığı, Türkiye’de nasıl yapıldığı ve nasıl yapılması gerektiği, ekonomi haberciliğinin neden gerekli olduğu, ekonomi haberciliğinin etik kurallarının neler olduğu, sınırlarının belli olup olmadığı ve nasıl bir dinamiğe sahip olduğu üzerine konuşuldu, deneyim aktarımı yapıldı.
Medya sahipliği ve iktidar ilişkisi
TIKLAYINIZ – Türkiye’de medya: Verilerle sahipler, bulgularla şeffaflık ve yoğunlaşma
Daha sonra Toker, Türkiye’de ekonomi haberciliğinin nasıl geliştiğini anlatarak başladı. Toker’in anlatımlarından öne çıkan bazı noktalar şöyle:
“Ekonomi haberciliği, 24 Ocak kararları ve darbe sonrası daha çok gelişti. Bu dönemlerde, ekonomi haberleri gazetelerde daha fazla yer almaya başladı. Haftalık dergiler, 80’lerin ikinci yarısı ve 90’larda çok okunuyordu. O dönemlerde ekonomi haberleri dergide de kendine yer bulmaya başladı.
“Ekonomi gazeteciliği daha sonra kendi içinde çeşitlendi; ihaleler, kamu yatırımı boyutu, sermayeler boyutu oluştu zamanla. Buna koşul olarak da uzmanlaşma gereği hasıl oldu. Ve bu gazetecilik, daha çok o dönemlerde güçlü ve kalabalık, iddialı gazetecilik yapılan bürolarda yapılabiliyordu. O dönem ahlaki olmayan bir rekabet de söz konusuydu tabii ki. Daha sonra, medya patronlarının gazeteye ilgisinin başka sektörlere kayması da uç vermeye başladı.”
Toker, medya sahipliği ve iktidar ilişkilerini de değerlendirdi.
“Bütçe, politik tercihler demetidir”
“Medya sahipliği, hala küresel ölçekte tartışılan ve modası geçmeyen bir mesele. Gazetecilik dijitalleştikçe, gazeteciliğin türünü de tartışıyoruz. Akışkan bir iş aslında yaptığımız iş, hem durduğumuz zemin hem de iktidar ve güç sahipleriyle olan ilişkisi ve bu işi yaparken kullandığımız araçlar konusunda da akışkanlık gösteriyor.
“Ekonomi haberciliğinde, güç kullanan iktidar sahiplerinin herhangi bir şekilde kullandığı ‘güce’ bakmak gerekiyor. Güç ve iktidar sahipleri, meşru ve yasal iktidar sahipleri, çok büyük güç ve paralar kullanıyor. Bunların nereye, kimlere ve hangi amaçlarla kullanılacağına karar veriyorlar. Dolayısıyla o gücün nasıl kullanıldığına bakmak, odaklanmak, sormak, işte gazeteciliktir.
“Bunu sormak hem denetim hem de vatandaşlık için gereklidir. Ekonomi gazeteciliğinde, tasarruf araçlarının seyrini de takip edilebilir ancak ben bu harcanan paraların kim için kullanıldığını sormayı tercih ediyorum. Onları gözlemleyip, kaynakların peşine düşüyorum. Bütçe politik tercihler demetidir. Ekonomi gazeteciliği de bu demete bakmaktır.
“Denetim mekanizmalarının ortadan kaldırılması, etkisizleştirilmesi, ekonomi gazeteciliğine olan ihtiyacı artırdı. Yargıda da aynı problem var, iyi kararlar ve bağımsızlık anlamında. Yargı muhabirlerinin önemi ve işlevi de daha çok artıyor dolayısıyla.”
İfade özgürlüğü üzerindeki baskı
80 darbesi sonrası başlayan neo-liberal ekonomi politikalarının en çok AKP döneminde, devletin denetim mekanizmalarının işlevlerini ve saygınlıklarını yitirmeye yol açtığını söyleyen Toker, şöyle devam etti:
“AKP döneminde yetkiler anlamında çok güç birikmesi var. Devlet partisi ya da parti devleti anlamları yükleniyor artık bu döneme. AKP artık bir devlet partisidir ya da parti devletine dönüşmüştür deniliyor. Bahsettiğimiz kurumların işlevlerini yerine getirmemesi, kurumların saygınlıkları ve güvenilirliklerinin sorgulanması ciddi bir durum. 90’lar bir gül bahçesi değildi, yolsuzluklar vardı. Ancak o dönemle bu dönemi ayıran şey; koalisyonların olmasıydı. 90’larda bir şeyi beğenmesek de, koalisyonlar onu bir dengeye getiriyordu. Koalisyonun farklı görüşlerle bir araya gelmesi, hem ekonomik gidişatta bir istikrar hem de gazetecilikte bir bilgi ve haber edinme hakkını sağlıyordu. İfade özgürlüğü o dönemde kullanılabiliyordu. O dönemde, siyasi parti temsilcileriyle konuşulabiliyordu. Aradaki fark; ifade özgürlüğü üzerindeki baskı.
Davalar
“Bana hep dava açıldı. 90’larda da hep dava açılırdı. Çalıştığınız kurumun mesleki ve hukuki açıdan sizin arkanızda durması çok önemli. Habercilik açısından daha güvenli hissedersiniz. Otosansür uygulamazsınız kendinize. Ben bunun önemini kavradım bu davalarla.
“Öyle bir döneme geçtik ki, iktidarla birlikte hareket edip, kamu kaynaklarını usulsüz kullanan şirketler egemenliği iktidarla paylaşıyor. Paydaş oldular yani. Çok daha müdahaleciler ve tahammülleri düşük. Bundan da vazgeçmiyorlar. Ben de gazetecilik yapmaktan vazgeçmeyeceğim.”
Webinar, soru-cevapların ardından sona erdi.
Çiğdem Toker hakkında
Gazeteci, yazar. Eylül 2018’den bu yana Sözcü gazetesinde yazıyor. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı’nda başladı. Günaydın, Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde kültür sanat, adliye muhabiri olarak stajlar yaptı. 1988’de Anadolu Ajansı’nın açtığı sınavları kazanarak, Devlet Güvenlik Mahkemesi ve yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı.
Haftalık Ekonomik Panorama dergisinde, Hürriyet gazetesinin Ankara Bürosu’nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Vergi, enerji, kamu ihaleleri, özelleştirme, rekabet politikalarını izledi. Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. Bağımsız internet gazetesi T24’ün ilk yayınlarında OECD’nin hazırladığı “Futbolda Kara Para Aklama” raporunu tercüme ederek dizi yazısıyla yer aldı.
2009-2013 arası Akşam gazetesinde köşe yazarı ve Ankara temsilcisi olarak çalıştı. TMSF’nin Türk Medya Grubu’na el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı. 2013 yılında Cumhuriyet gazetesinde yazmaya başladı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı’nın yönetiminin değişmesiyle kendi isteğiyle ayrıldı. Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları dolayısıyla hakkında, bazıları astronomik tutarlarda olmak üzere aleyhine çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu.
İrfan Aktan hakkında
Gazeteciliğe 2000’de bianet’te başladı. Sırasıyla Express, BirGün, Nokta, Yeni Aktüel, Newsweek Türkiye, Radikal ve birdirbir.org ile zete.com, Gazete Duvar web sitelerinde muhabirlik, editörlük veya yazarlık yaptı. Bir süre İMC TV Ankara Temsilciliği’ni yürüttü. “Nazê/Bir Göçüş Öyküsü” ile “Zehir ve Panzehir: Kürt Sorunu” isimli kitapların yazarı. Halen Express ve Artı Gerçek’te yazıyor.