“Çocuk yaşta evlendirme, kadınların haklarının alınması demektir”
Antalya Muratpaşa Belediyesi Kültür Salonu’nda Türk Psikologlar Derneği Antalya Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Birimi tarafından düzenlenen Çocuk Yaşta Evlendirme Paneli’nde Akdeniz Üniversitesi Emekli Öğr. Üyesi Prof. Dr. Gülser Öztunalı Kayır, Antalya Barosu’ndan Avukat Aylin Onursev ve Uzm. Klinik Psikolog Vildan Temelkuran Çocuk Yaşta Evlendirme, erken yaşta evlendirmenin medeni kanundaki yeri, fizyolojik ve psikolojik sonuçları konuları üzerine konuştu.
“Çocuklar sosyal gerçekliği inşa ediyor”
Çocukların dünyasıyla yetişkinlerin dünyasının mümkün olduğunca birbirleriyle eşit ve iç içe olmasını sağlamanın gerekli olduğunu belirten Prof. Dr. Gülser Öztunalı Kayı şunları söyledi:
“Çocuklar iki dünyada yaşıyor. Hem kendi arkadaşlarıyla birlikte bir ilişkileri var hem de yetişkinlerin dünyasında yaşıyor. Onların kurallarını, yasalarını öğrenmek zorunda kalan bir yaşam sürdürüyor. Dolayısıyla çocuklar her iki dünyanın talepleri arasında sıkışmış diyebiliriz. Çocukların kendilerine özgü talepleri ve ihtiyaçları var, toplum bunları görmüyor.
“Toplum evrim kazandıkça, geliştikçe, ekonomik durumları farklılaştıkça çocuklukta değişiyor. Çocuklar sosyal gerçekliği inşa ediyor. Çocuk bir iktidar ilişkisidir. Çocuk terimi kronolojiden çok iktidarla ilgilidir. Çocuk yaşta evlendirme kadınların yaşamlarından çok sayıda hakkın elinden alınması demektir. 2014’te UNICEF’in raporuna göre Türkiye’de 18 yaş evlilik yapan kadınların oranı %14. Taciz, tecavüz, çocuk anne olma tüm bunlar çocuk yaşta evliliği meşrulaştırdığı ataerkil ve cinsiyetçiliğin ürünüdür.”
“Davalarda çocuğu temsilen bağımsız bir taraf yok”
Erken yaşta evlendirmenin medeni kanundaki düzenlemesinden ve uygulamasından bahseden Av. Aylin Onursev, şöyle devam ediyor:
“Türkiye’de erken yaşta evlendirme yaşı Türk Medeni Kanununa göre 17. 17 yaşını tamamlamış kişi velisi ya da kanun temsilcisi belediyeden aldığı izinle çocuğun evlenmesini sağlayabilir. Bundan önce de 16 yaş meselesi var. 16 yaşına girmiş olan çocuk açısından aile mahkemesi şartı vardı.
“Aile mahkemesinin kararıyla çocuğun evlenmesine izin alınabiliyordu. 17 yaşındaki çocuğu belediyenin görmesine gerek yok, acaba ailemi zorluyor gibi herhangi bir denetim yok. Dosya üstünden çocukları görmeden karar veriliyor. Türkiye’deki genel uygulama böyle. Bu davalarda çocuğu temsil eden bağımsız bir taraf yok. Kanuni temsilcinin avukatıyla çocuğun avukatı aynı kişi. Burada çocuğun rızasının olup olmadığını bilmiyoruz. Aile bunun yapılmasını istediğinde izin kolaylıkla alınabiliyor.
“Türkiye’de erken yaş dediğimiz evlilik 15 yaş altı için geçerli oluyor. 15 yaş altında Türk Medeni Kanununa göre evlilik yapılması mümkün değil. Ama bunu aşmanın yolları aranıyor. 2004 yılına kadar cinsel istismar olaylarında 5 yaş fark sınırlaması vardı. İki kişi arasında bu yaş farkı varsa ceza indirimi uygulanıyordu ve onların rızaları sorgulanıyordu. Ama 5 yaş yukarısında böyle bir sorgulama yok. 2004 yılında bu madde Anayasa Mahkemesi tarafından reddedildi.”
“Avrupa’da süreç psikologla ilerliyor”
“Avrupa ülkelerinde 3 ya da 5 yaş farka kadar çocukların rızasına ilişkin olarak araştırma yapılması ve buna ilişkin olara süreç psikolog denetiminde ilerliyor. Ama Türkiye’de bu 2004’te ortadan kaldırıldı. 2009’da Milli Eğitim Bakanlığı ortaokul ve lise öğrencilerinin nişanlanmasını serbest bıraktı. Eskiden ortaokul ve lise öğrencilerinin nişanlanması yasaktı. 2012’de ise 4+4 dediğimiz sisteminin ortaya çıkmasıyla kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesinin önü açıldı.”
Uzm. Klinik Psikolog Vildan Temelkuran çocuk yaşta evlendirmenin fizyolojik ve psikolojik sonuçlarını anlattı:
Psikolojik Sonuçları; Uyku bozukluğu, depresyon, intihar (K: 15-24 yaş arası %23 E:%24), kanun karşısında erişkin bir erkeğim reşit olmayan bir kızla birlikteliği suçken, evlilik içinde normal sayılmaktadır, düşük evlilik uyumu, nikotin bağımlılığı, akranlarından ve psikososyal destek ağından uzak kalma, özgüven eksikliği, değersizlik duyguları, toplumsal hayata katılamama…
Fizyolojik Sonuçları: Erken doğum, düşükler, anne ve bebek ölümleri, sık ve çok sayıda gebelik, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, doğum kontrol yöntemlerini bilmeme…