MENÜ
ANA SAYFA
Pencereyi Kapat
Uşak'ta bir fotoğraf atölyesi: "Fotoğrafçının bir derdi vardır" - Atölye BİA
15 Ekim 2018

Uşak’ta bir fotoğraf atölyesi: “Fotoğrafçının bir derdi vardır”

Okuma Süresi: 4 dk
Uşak Üniversitesi İletişim Topluluğu'nun düzenlediği Haber Atölyesi'ne konuşmacı olarak katılan fotoğrafçı Aykan Özener, belgesel fotoğrafçılığı ve foto-öyküyü anlattı.

PAN Görsel Kültür Derneği başkanı, fotoğrafçı ve arkeolog Aykan Özener, İletişim Topluluğu ile Arkeoloji Topluluğunun birlikte düzenlediği ve 15 Ekim Pazartesi günü gerçekleşecek “Arkeolojik ve Tarihi Eserlerin Fotoğraflanması” başlıklı seminerde konuşma yapmak üzere Uşak Üniversitesine konuk oldu. Özener, bu seminer öncesi Uşak Üniversitesi İletişim Topluluğu Haber Atölyesi’nde “Foto-Öykü Projesi” üzerine bir atölye gerçekleştirdi.

12-14 Ekim tarihleri boyunca toplam üç gün süren atölyede fotoğrafın tarihi, fotoğrafta teknik, belgesel fotoğrafçılığı ve foto-öykü konuları üzerinde duruldu.

Özener ayrıca İletişim Topluluğunun düzenlediği ve 15 Ekim Pazar günü gerçekleşecek “İletişim” temalı 4. Geleneksel Fotoğraf Yarışmasında jüri başkanlığı yapacak.

“Fotoğrafa bir ‘sanat’ olarak bakmıyorum”

Özener fotoğraf anlayışını şöyle özetledi:

“İlk başladığım yıllarda bir ‘sanat’ gözüyle bakıyordum ancak şimdi geldiğim noktada fotoğrafa bambaşka bir documentary/belge aracı olarak bakıyorum. Bunun sebebiyse içinde bulunduğumuz yüzyılın gerek siyasi gerek teknolojik gerek de kültürel olarak çok önemli ve kritik bir yüzyıl olması. Biz, bizden sonraki kuşağa bu yüzyıla dair ne kadar çok şey aktarabilir ve bunu ne kadar doğru belgeleyebilirsek o denli doğru sonuçlara ulaşabiliriz.”

“Belgesel fotoğrafçılığı bir dert işidir”

Uşak'ta bir fotoğraf atölyesi: "Fotoğrafçının bir derdi vardır" - Atölye BİA

Atölyenin büyük bölümünü ayırdığı belgesel fotoğrafçılığını, bir konunun derinlemesine ele alınması ve bir olay veya olguyu farklı yönleriyle göstermeye çalışmak olarak tanımlıyor Özener:

“Belgesel fotoğrafçılığı, fotoğrafçının, kendisi için anlam ifade eden bir olay veya olguyu görsel olarak anlatmasıdır. Bir dert işidir bu. Fotoğrafçının bir derdi vardır ve bunu anlatmanın bir yolu olarak belgesel fotoğrafçılığını seçer.”

Belgesel fotoğrafçılığı yapmak isteyen birinin öncelikle belge ile belgesel fotoğrafçılığı arasındaki farkı bilmesi gerektiğini ise şöyle vurguladı:

“Belge, kesinliği tartışma götürmez bir doğrunun kanıtıdır. Tarafsız, nesnel ve önyargısız mekanik bir kayıttır. Belgesel fotoğraf ise konuyu ele alan fotoğrafçının bakış açısı ve dünya görüşüyle yansıtılan, çeşitli senaryolarla sunulan görsel bir üründür.”

Belgesel fotoğrafçılığının çoğunlukla toplumcu gerçekçi bir çizgide yapıldığını söyleyen Özener, bu alanda yaptığı işlerle kendinden sonraki fotoğrafçıları etkileyen Henri Carter-Bresson, Robert Capa, Margaret Bourke-White ve Sebastiao Salgado gibi isimlere değindi.

Bir fotoğrafı “iyi” olarak nitelendirebilmek için teknik, içerik ve biçimi bir araya getirmek gerektiğini söyleyen Özener, Henri Cartier-Bresson’ın belgesel fotoğrafçılığı açısından önemine değindi ve bu alanda ilerlemek isteyen katılımcılara Bresson’ın fotoğraf tekniği üzerine yazdığı kitaplardan faydalanmalarını tavsiye etti. Bresson’ın özellikle “Karar Anı” isimli kitabını ciddi anlamda fotoğrafçılıkla ilgilenen herkesin okuması gerektiğini söyledi.

Margaret Bourke-White’ın “işçileri”

Değindiği diğer isim Margaret Bourke-White’dı. White’ın endüstri fotoğrafçılığı yaptığı yıllarda bir çelik şirketinin fotoğraflarını çekmek üzere gittiği Rusya’da çalışma koşullarının insan hayatına etkisini gözlemlediğini ve bundan etkilenerek belgesel fotoğrafçılığı yapmaya başladığını söyledi.

1993 yılında yayınladığı ve sanayileşme, işçiler ve yoksulluk üzerine eleştirel bir bakış açısı ile oluşturduğu “Workers” (İşçiler) isimli projesiyle dünyada büyük bir yankı uyandıran Sebastiao Salgado’dan da söz eden Özener, onun fotoğraflarının; acı, hırs, yoksulluk ve mücadele gibi durumların ortaya çıkardığı hikâyelerden oluştuğunu ve bu hikâyenin izleyiciye çok iyi yansıtıldığını söyledi:

“Salgado çalışmalarını oluştururken, fotoğraflayacağı insanlarla aynı koşullarda yaşamayı tercih ediyor, onlar gibi seyahat edip, onlarla birlikte yemek yiyor. Onların hikâyesini yaşıyor. ‘Workers’ projesini 6 yılda yaklaşık 26 ülke gezerek tamamlamasının sebebi de budur. Salgado bu durumdan şöyle söz ediyor: ‘İnsanlar bana ‘güzel, yoksul insan fotoğrafı çekiyorsun’ dediklerinde aslında onların hiçbir şey anlamadıklarını fark ediyorum. Ben bir yere fotoğraf çekmek için gitmem, öykümün içinde yaşamak için giderim’.”

Belgesel fotoğrafçılığı deyince akla gelen bir diğer önemli isim olan Robert Capa için ise:

“Robert Capa, ‘eğer fotoğraflarınız yeterince iyi değilse, konularınıza yeterince yakın değilsiniz’ diyordu. Ancak, ‘Vurularak düşen asker’ fotoğrafıyla ölümsüzleşen, İspanyol İç Savaşı’ndan başlayarak, Çin’deki Japon istilasını, İkinci Dünya Savaşı’nı; Normandiya Çıkartması’nı ve son olarak da Vietnam’ı fotoğraflayan Capa, konularına yakın olmanın bedelini bir mayına basarak ödeyecekti” dedi.

Uşak'ta bir fotoğraf atölyesi: "Fotoğrafçının bir derdi vardır" - Atölye BİA

Robert Capa’nın çektiği “Vurularak düşen asker” fotoğrafı  (Kaynak: Magnum Photos)

 

Foto-öykü

Atölyenin son gününde foto-öykü üzerinde duran Özener, foto-öykünün tanımı, özellikleri ve hazırlanış aşamalarından söz etti.

“Bir foto-öykü projesinin, konu seçmek, seçilen konuyu araştırmak, çekim hazırlığı ve proje yazımı, çekim ve çekim sonrası olmak üzere toplam beş aşamadan oluşur. Foto-öykü ‘belgesel fotoğraf’, ‘foto röportaj’, ‘fotografik deneme’ ya da ‘foto analiz’ olarak da tanımlanır. Foto-öykü, bir konuyu, bir olayı, bir durumu ya da bir kişiyi, yan öğeleriyle birlikte ele alarak derinlemesine ve kapsamlı bir anlatımla, fotoğrafın diliyle sunmaktır. Bir foto-öykü, ele alınan konunun kapsamına göre sayısı değişen fotoğrafların bir hikâye anlatacak şekilde dizilmesiyle oluşur.

“Foto öykünün bütünü ise ele alınan konu hakkında doyurucu bir anlatıma sahip olmalıdır. Bir foto-öykü, ana öğe ve yan öğeleriyle birlikte anlattığı hikâyeyi, mümkün olduğu kadar az soru işareti bırakacak şekilde izleyiciye sunar.”

Aykan Özener, katılımcılara kendi çalışmalarından örnekler sunarak atölyeyi sonlandırdı.

Aykan Özener kimdir?

Fotoğraf çalışmalarına 1983 yılında başladı.

1987 yılında Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği’ne üye olmasıyla fotoğrafta yeni arayışlar içerisine girdi.

1987-1995 yıllarında AFSAD çatısı altında sürdürdüğü çalışmalarını bağımsız olarak devam ettiriyor.

İlk kişisel sergisini 1989 yılında “Dünden bugüne” adlı çalışmasıyla açtı.

1992 “Yalnızlık ve Dinginlik Üzerine”

1993 “Sahnenin Arkasından ve İçinden “ 1996 “ Yalnızlık Üzerine”

2002 “Zaman İçinde Yolculuk”

2005 “Aynı Şehirde Aklar Düşemedi Saçlarına”

2005 “Gallipoli 2005 “ (3) 2006 “Monocrom Cumartesiler”

2007 “Ölü Ev” 2007 “Den İZ Kıyısında”

2010 “Balık Sırtı Yaşamlar-2 (Kepez Balıkçıları)

2011 “Balık Sırtı Yaşamlar-1 (Ece Limanı Balıkçıları)

2012 “Okul” adlı çalışmaları ise diğer sergileri.

Bunların dışında birçok karma sergiye katılan fotoğrafçının; “Doğunun Gizemleri”, “Yalnızlık Üzerine”, “Balık Sırtı Yaşamlar” ve “Keşke” adlı gösterileri birçok kentte sergilendi.

Fotoğraf ve yazıları, kültür ve sanat dergilerinde yayınlandı. Çeşitli seminerlere konuşmacı olarak katıldı.

Çanakkale Fotoğraf Festivalleri’nin ilk beşini düzenledi.

Balıkesir Ulusal Fotoğraf Müzesi’nde kendisine özel bir bölüm ayrıldı.

Çanakkale’de kurduğu Pan Görsel Kültür Derneği’nin yönetim kurulu başkanı.

Aktüel Arkeoloji Dergisi Fotoğraf Editörlüğünü yürütüyor.

Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümü mezunu. Diyarbakır doğumlu. Alansavunması.org’un kurucusu. bianet Şubat 2020 stajyeri. Atölye BİA 16-25 Temmuz 2018 ”Gazeteciler İçin Haber Atölyesi” ve 24-28 Şubat 2020 “Uygulamalı Haber Atölyesi” katılımcısı.