MENÜ
ANA SAYFA
Pencereyi Kapat
Mükemmeli değil, “kusuru” arayan eserler - Atölye BİA
26 Şubat 2020

Mükemmeli değil, “kusuru” arayan eserler

Okuma Süresi: 3 dk
“Kusurlu Bakış” dokuz sanatçının kolektif üretimle ortaya çıkardığı eserlerin yer aldığı bir sergi. Fotoğrafın görevinin ille de “kusursuz” olanı göstermek olmadığını vurguluyorlar. Labirent Sanat’taki sergi, 21 Mart’a kadar gezilebilir.

Labirent Sanat, bugünlerde farklı bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Sergide dokuz sanatçının, bir nevi “kulaktan kulağa oyununa” benzeyen bir mantıkla; birbirlerinin çektiği fotoğraflardan esinlenerek oluşturdukları eserler yer alıyor.

Arzu Arbak, Ayşecan Kurtay, Bahadır Yıldız, Beyza Boynudelik, Füruzan Şimşek, Işıl Güleçyüz, Meliha Sözeri, Serkan Yüksel ve Zeycan Alkış’ın eserlerinin olduğu “Kusurlu Bakış” sergisini 21 Mart’a kadar gezebilirsiniz. “Kolektif çalışmanın önemine inanan” dokuz sanatçıdan Arzu Arbak ve Ayşecan Kurtay, Kusurlu Bakış’ı anlatıyor.

“Kulaktan kulağa oyunu gibi”

Mükemmeli değil, “kusuru” arayan eserler - Atölye BİA

*Arzu Arbak, Ayşecan Kurtay

Serginin nasıl oluştuğundan başlayalım. Serginin kurgusu nedir, nasıl gerçekleşti?

Arzu Arbak: Sergi süreci iki bölümden oluşuyor. İlk bölüm kavramsal çerçevenin belirlenmesi, ikinci kısım ise işlerin üretilmesi. Ben 2014’ten beri “Görsel Konuşmalar” adlı bir çalışma yapıyorum. Bu, en basit anlamıyla fotoğrafla diyalog. Ben bir katılımcıya fotoğraf gönderiyorum, o da bana fotoğrafla karşılık veriyor.

Zaman içerisinde bu çalışmalara Kusurlu Bakış’ta yer alan sanatçılar da katıldı. Beyza Boynudelik kolektif bir şeyler yapmak istediğini söyledi. Biz de kavramsal çerçeveyi oluştururken fotoğrafların da bize öncülük etmesini istedik. Bir fotoğraf zinciri oluşturduk. Bütün sanatçılar isim sırasına göre dizildi. İlk sırada ben vardım. Çektiğim bir fotoğrafı benden sonra gelen Ayşecan Kurtay’a gönderdim. Bu böyle son arkadaşa kadar sürdü. Her fotoğraf bir sonrakini esinledi.

Ayşecan Kurtay: Süreç kulaktan kulağa oyunu gibi devam etti.

Mükemmeli değil, “kusuru” arayan eserler - Atölye BİA

A. Arbak: Dokuz sanatçı bir araya gelip fotoğraflarla ilgili ne düşünüyorsak söyledik, “Neden o fotoğrafı gönderdik?” sorusu üzerinden düşündük. Meliha Sözeri de notlar tuttu ve bir yazı yazdı. Ardından ikinci kısımdaki işleri ürettik.

Ona geleceğiz. Ancak ilk bölümde tüm sanatçılar kendi fotoğraflarını bir öncekinden ilham alarak üretmiş. Bu ilham sürecini nasıl tanımlarsınız? Aynı imgenin “yeniden yaratımı” olarak düşünebilir miyiz? 

Benim de kendime sorduğum tam olarak buydu. Oradaki imgeler bizi nasıl etkiliyor? Kendi hayatımızda ne varsa, biz kendi hayatımızda neye dokunuyorsak, neyi sorunsallaştırıyorsak aslında fotoğrafta da onu görüyoruz. Fotoğrafın gerçeklikle kurduğu bir bağ var. Ama onu bağlamından kopartıp karşınıza alıp baktığınızda ne görüyorsunuz? Roland Barthes “punctum ve studium” der. Yani bir içerik var, bir de bizi delip geçen, etkileyen şey. Oradaki ayrıntı bizi delip geçiyor.

“Fotoğraf mükemmel olmak zorunda değil”

Mükemmeli değil, “kusuru” arayan eserler - Atölye BİA

İkinci kısımdaki üretim sürecinden bahsedebilir misiniz?

A. Arbak: Meliha’nın yazdığı metin yeni işlerimizi üretirken çok işimize yaradı. Herkes o metni okudu ve kendisini nasıl ifade etmek istiyorsa o şekilde kendi üretim sürecine başladı. Bu çalışmada her şeyin üstünde bu kolektivite var.

Serginin adı neden “Kusurlu Bakış”?

A. Arbak: Bu çalışmanın başladığı 2018’de Kaz Dağları’nda doğa katliamı oluyordu. İnsanlar, oraya akın etmeye başlamıştı. Doğa-insan ilişkisini sorguladığım bir dönemdi.

Mükemmeli değil, “kusuru” arayan eserler - Atölye BİA

Bunu fotoğrafla bağlantılandırdığımda, “Baktığımız acaba doğru mu? Doğaya bakışımız da burada bir problem yaratabilir” diye düşünmüştüm. Serginin adı bu bağlamda ortaya çıktı. Diğer yandan şöyle düşünüyorum: Fotoğraf teknolojiyle bağlantılı bir sanat. Teknik olarak her zaman mükemmelliği arıyoruz. Ancak ben “Hayır, mükemmel olmak zorunda değil, ne anlatmak istediğinize göre değişir” diye düşündüm. Dolayısıyla “fotoğraf kusurlu da olabilir” manasında bu ad ortaya çıktı.

Farklı disiplinlerden dokuz sanatçı nasıl bir araya geldi?

A. Arbak: Sergide yer alan Işıl Güleçyüz ile 2015 Tüyap’ta bir çalışma yaptık. Ben ona fotoğraf gönderdim, o da bana resimle cevap verdi. Sonra ben onun resmine bakıp fotoğraf çektim. Böyle bir zincir oluşturduk. Aynı yerde Beyza Boynudelik’in de işi vardı, çalışmamızı çok beğendi. Kolektif bir iş yapabileceğimizi söyledi. Zaten bu süreci yaşarken pek çok şey paylaşıyorsunuz. Sonra Beyza bize bir isim söyledi, yani bu grubu bir kişi belirlemedi. Neden dokuz kişi, derseniz. Belki daha fazla kişi de olabilirdi. Fotoğraflar bir araya geldiğinde kare oluştursun istedik. O yüzden sanatçı sayısını dokuzda bıraktık.

*Sergi kapsamında “Görsel Konuşmalar” atölyesi düzenlenecek. Son Katılım tarihi 29 Şubat. Katılmak isteyenler Labirent Sanat‘la iletişime geçebilirler.

Atölye BİA 5-13 Aralık 2019 “Temel Gazetecilik Atölyesi” ve 24-28 Şubat 2020 “Uygulamalı Haber Atölyesi” katılımcısı.