MENÜ
ANA SAYFA
Pencereyi Kapat
Mor Çatı: Kadın sığınakları feminist ilkelerle yürütülmeli - Atölye BİA
Kadın
24 Kasım 2018
Kadın
24 Kasım 2018

Mor Çatı: Kadın sığınakları feminist ilkelerle yürütülmeli

Okuma Süresi: 5 dk
Kadınlar Aile Bakanlığına bağlı devlet sığınaklarında sadece 6 ay kalıyor, özel durumlarda bu süre 1 yıla uzatılabiliyor. Kadın sığınaklarının tek sorunu bu mu? Mor Çatı gönüllüleri ile konuştuk...

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı 1990’da kuruldu. Vakfın kuruluşuna ulaşan süreç 1980’lerin başlarında başlayan kadınlara karşı şiddetin önlenmesine dair feminist çalışmalar ve eylemlerdi. Mor Çatı, şiddete uğrayan kadınlara psikolojik, hukukî destek veren ve sığınak desteği sağlayan bir kadın örgütü olarak faaliyetlerini o yıldan bugüne sürdürüyor.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kapsamında Mor Çatı Gönüllüleri Zuhal Güreli ve Leyla Soydinç ile Türkiye’deki sığınakların koşullarını, eksiklerini nasıl yönetildiklerini konuştuk.

“Türkiye genelinde 144 sığınak bulunuyor”

Hangi şehirlerde kadın sığınağı bulunmaktadır?

Zuhal Güreli: Türkiye’de 81 ilde kadın sığınağı var. 76 ilde ŞÖNİM (Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi) var, Türkiye genelinde 144 sığınak bulunuyor. Yatak kapasiteleri 3 bin civarında. Aslında 8 bin yatak kapasitesi olması gerekiyor. Çünkü her 10 bin nüfusa 1 yatak kapasitesinin sunulması gerekiyor. Bu durum da Türkiye’deki kapasite çok eksik demek.

Sığınaklara kimler kabul ediliyor? Kabul şartları nelerdir? Sığınaklarda ne kadar süre kalınabilir?

ZG: Mor Çatı Kadın Sığınağı, Vakfa ait bir kadın örgütü sığınağı olarak geçiyor. Bunun dışında Aile Bakanlığına bağlı devlet sığınakları bulunuyor. Sığınaklarda maksimum 6 ay kalınabiliniyor ve kadının çocukların özel bir ihtiyacı varsa ya da ihtiyacı devam ediyorsa bu süre bir yıla kadar arttırılabiliyor ya da bir şekilde daha fazla da kalınabiliyor ama Mor Çatı Kadın Sığınağı’nda süre kısıtı koymuyor, kadının ihtiyacını gözetiyoruz.

Şiddete maruz kalan kadınlar için esasında bu sığınakların varlığı çok önemli. Ekonomik nedenlerle barınma ihtiyacı olan ve barınma ihtiyacını karşılayamayan kadınlar da başvurabiliyorlar ve sığınaklara onların da alınması gerekiyor. Çünkü bir kadının ve çocuğun sokakta olması yine şiddete ve istismara açık hale geleceği anlamına geliyor.

Bu nedenle o kadın ve çocukların da sığınağa alınma talebinin yapılması gerekiyor. Barınma ihtiyacından ekonomik nedenlerle başvuruda bulunan kadınlar için talebimiz sığınak yerine başka bir sosyal konut gibi bir alan çerçevesinde desteklenmesi, henüz bu sağlanamıyor. Şiddete maruz kalan kadınlar hem de akut bir şekilde şiddet görmemiş ama yine de kalma ihtiyacı olan kadınları aynı yere koyuyorlar sağlıklı bir yöntem değil.’

Sığınaklardaki yaşam koşulları nasıl?

Leyla Soydinç: Mor Çatı Kadın Sığınağı ve Bakanlığa bağlı olan sığınakların koşulları birbirinden farklı oluyor dolayısıyla bakanlıktaki durum iyi değil. Sığınaklarda yaşayan kadınlardan aldığımız bilgiye göre kalabalık, sayı yetersizliği ve personel yetersizliği var ve ciddi kurallarla yürütülüyor. Bu kurallar arasında kadının temel insan haklarına uygun olmayan kurallar da var. Mesela kadının telefon ve paralarının ellerinden alınması, giriş-çıkış saatlerinin olması gibi. Özellikle büyükşehirlerde İlk Adım Merkezleri var ve kadınlar sığınaklara gönderilmeden önce bu İlk Adım Merkezierinde kalıyor. Kalabalık ve kuralları nedeniyle kadınlar için ‘’caydırıcı yerler’’ haline gelebiliyor. Mor Çatı olarak sığınak çalışmamızı feminist ilkelerle, olabildiğince kadınların güçlenmesini, özgürleşmesini ve şiddetten uzaklaşmasını sağlayacak şekilde yürütmeye çalışıyoruz. Sığınaktaki kuralları ve yaşantıyı da bu feminist ilkelere göre kurgulamaya çalışıyoruz.

“Verilerinin gizlenmesi için şiddete uğrayan kadınlar uğraş veriyor”

Sığınağa gelen kadınların bilgileri nasıl gizli tutuluyor? Gizli tutulan bilgiler doğrultusunda mağdur olan kadınlar var mı?  

ZG: Sığınağa gelen kadınların verilerinin devlet sığınaklarında nasıl gizli tutulduğuna dair bir bilgimiz yok. Sığınakların yeri gizli olmak zorunda. Dolayısıyla kadının yerinin gizli olması gerekiyor. Gizlilik kararı da alınıyor ve örneğin kadın resmi bir işlem yaptığında hastaneye gittiğinde nerede olduğunun kayıtlarda gözükmemesi gerekiyor. Devletin veri sistemleri var ama ne kadar güvenilir olduğu bilenemiyor. Bu veriler paylaşılmıyor ve şeffaf bir şekilde kamuoyuna bildirilmiyor. Kadının kişisel verileri paylaşılmıyor ama kadına yönelik şiddetle ilgili istatistik verilerin paylaşılması ve kamuoyuna bildirilmesi gerekiyor ancak bu veriler de paylaşılmıyor. Kadına yönelik şiddette neredeyiz, bu konuda ne kadar gelişme kat ediyoruz ve kadına yönelik şiddetle mücadelede ne kadar ciddi önlemler alınıyor bununla ilgili olarak elimizde veriler bulunmuyor.

LS: 6284 sayılı kanun kapsamında kadınlar gizlilik kararı alabiliyor. Bu kararı alırken çeşitli zorluklar yaşayan kadınlar var. Bu verilerin sağlık sisteminde, eğitim sisteminde, Nüfus Müdürlüğü’nün sisteminde gizleniyor olması gerekiyor. Bu gizliliğin ŞÖNİM üzerinden yürütülmesi ve tek merkezli olarak yapılması gerekiyor. Ancak gizlilikle ilgili ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Okul kayıtlarında, hastanede, Sosyal Güvenlik Kurumları’nda bu bilgilerin gizlenmediğini, sistemin ve altyapının yetersiz olduğunu görüyoruz. Kadınlar bu kurumlara giderek tek tek bilgilerini gizlemeye ve teyit etmeye çalışıyorlar. Bu nedenle verilerde sıkıntılar yaşanabiliyor.

“Dini inanç, sosyoekonomik statü ya da eğitim durumu fark etmiyor”

Dini tutum ve davranışlar kadına şiddeti ve aile içi şiddeti etkiliyor mu?

ZG: Dini inançlara göre şiddeti tabi ki ayıramayız. Şiddeti dini inanç, sosyoekonomik statü ya da eğitim durumu hiçbiri etkilemiyor. Kadınların şiddet görmesine sebep olan en büyük faktör ataerkil bir sistemde, toplum yapısında yaşıyor olmamız. Erkekle kadın arasındaki eşitsizlik toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir. Kadınlar kadın olduğu için şiddet görüyorlar. Dolayısıyla sahip olduğu dil, mezhep, sınıf bunların hiçbiri şiddete doğrudan bir etken değildir. Her kesimden her dinden, ırktan kadın şiddete maruz kalıyor. Bunun kaynağındaki sebepte toplumsal cinsiyet eşitsizliği.

Sığınaklara başvuran kadınlar hangi bölgelerden başvuruyor? Eğitim düzeyleri nedir?

ZG: Eğitimli ya da ekonomik durumu iyi olan kadınların sığınağa ihtiyacı olmadığı, şiddet görmediği gibi bir sonuç çıkaramayız. Sadece o kadınların kaynakları olabiliyor, sığınağa ihtiyaç duyan kadınlar ailesi tarafından desteklenmeyen, ekonomik nedenlerle bir eve çıkamayacak yani sosyal, ekonomik kaynakları olmayan kadınlar olabiliyor. Bu kaynaklara sahip olan kadınlar şiddete maruz kaldıklarında daha kolay araçlar bulabiliyor, arkadaşından ve ailesinden destek alabiliyor ya da kendisi bir eve çıkabiliyor. Kadınlar çok iyi  imkanları olsa dahi gizli bir yere sığınma ihtiyacı duyabiliyor. Sığınakların yeri gizli olduğu için her kesimden kadın gitme ihtiyacı duyabiliyor.

Sığınaklara başvuran kadınlara nasıl bir ekonomik destek sağlıyorsunuz?

LS: Mor Çatı Kadın Sığınağı olarak temel ihtiyaçlar düzeyinde destek olabiliyoruz. Bağımsız ve feminist bir kadınörgütüyüz ve bu bağlamda aslında destek oluyoruz. Destek mekanizmalarına yönlendirme yapıyoruz, fakat sıkıntılar da yaşıyoruz. Şiddete maruz bırakılan çocuk ve kadınlara yönelik ekonomik destek sınırlı. Bizler çeşitli kurumlara yönlendirme yapmaya çalışıyoruz.

Sığınaklar sayısal açıdan yeterli mi ve güvenlik açısından değerlendirir misiniz?

ZG: Sığınaklar ve ŞÖNİM yeterli değil. Sığınak ve ŞÖNİM’in niteliklerine baktığımızda hiçbir şekilde kadınlara yeterli hizmet sunulmuyor. Bazı yerlerde sığınaklar çok az yatak kapasitesi olan yerler olabiliyor. Mesela bir ilde sadece dört yatak olduğunu öğrendik. Çoğu ilde sığınakların yetersiz olduğunu ve nitelikli çalışma yapılmadığını görüyoruz. Sığınağa gelen kadın ve çocuklar desteklenmiyor, o sığınağa ‘konuk evi’ deniliyor, kadınlar sanki oraya misafir oluyor ve aynı koşullara devam etmek üzere oradan ayrılıyor. Sığınak çalışması tam olarak kadınların güçlenmesine yönelik yapılmıyor. Dolayısıyla hem sayı yetersiz, hem sığınaklara yeterince bütçe ayrılmıyor hem de mevcut sayı yeterli gibi gözükse de nitelikli çalışma yapılmıyor. Bunların hepsi birbiriyle bağlantılı. Bütçe olmadığı için yeterli yatak kapasitesi olmuyor, yeterli personel olmuyor ve nitelikli çalışma yapılamıyor.

LS: Nüfusu 100 bini geçen belediyelerin kanuna göre sığınak açma zorunluluğu var fakat yerine getiren belediye sayısı oldukça az. Açmadıkları takdirde herhangi bir yaptırımı olmadığı için belediyeler bunu tercih etmiyor. Olması gerekene göre sığınaklar oldukça az ve ayrılan bütçelerde öyle. Sayılarının artırılması ama aynı zamanda sığınakların çalışma biçimlerinin de ciddi biçimde değiştirilmesi gerekiyor. Sığınakların kadın odaklı, feminist ilkelerle yürütülmediği biliyoruz. Kuralların, işleyişinin ve yapısının kadının özgürleşmesi, şiddetten uzaklaşmasını odağına olarak çalışma yürütülmesi olması gerekiyor.

Seçime katılım hakkı

Sığınaklarda kalan kadınların oy hakkı için bir çalışmanız var mı?

ZG: Mor Çatı Kadın Sığınağı’nda kalan kadınların oy kullanması ile problemler yaşıyoruz ve bununla ilgili yetkililere başvurularımız oluyor. Kadınların can güvenliği riskini göz önünde bulundurarak ayrı bir sandık açılması gerekiyor. Can güvenliğini riski oluşturmayacak önlemler alınması gerekiyor ama bu konu önemsenmediği için kadınların oy hakları yok sayılıyor ve hizmet sunulmuyor. Oy kullanma  talebinde bulunmak isteyen ve şikayet oluşturmak isteyen kadınlar olduğunda onlara bu konuda destek oluyoruz ve başvurularını kolaylaştırmaya çalışıyoruz.

Peki buradan devlete bu doğrultuda mesajınızı iletir misiniz?

ZG: Sığınaklarda kadının güçlenmesine ve şiddetten uzak bir hayat kurabilmesine yönelik çalışmalar yürütülmesi ve bu çalışmanın feminist ilkeler doğrultusunda yapılması gerekiyor. Bu konuda kadın örgütlerinden destek alınmasını ve sığınaklardaki çalışmaları daha nitelikli hale getirebilecek bütçenin ayrılmasını talep ediyoruz.

İstanbul Ayvansaray Üniversitesi Basım ve Yayın Teknolojileri Bölümü mezunu. Atölye BİA 8-16 Kasım 2018 “Gazeteciler için Haber Atölyesi” katılımcısı.