MENÜ
ANA SAYFA
Pencereyi Kapat
Kadınlar anlatıyor: "Bizim Hikayemiz" - Atölye BİA
Kadın
26 Haziran 2021
Kadın
26 Haziran 2021

Kadınlar anlatıyor: “Bizim Hikayemiz”

Okuma Süresi: 4 dk
Bizim Hikayemiz Platformu, Türkiye’deki kadınların hikayelerini toplayarak bir arşiv oluşturuyor. Platform kadınların evde, işte, sokakta uğradıkları şiddeti onların kendi sesi ve hikayeleriyle bizimhikayemiz.org sitesi üzerinden aktarıyor.

Feminist araştırmacı, aktivist ve gazeteci kadınların oluşturduğu Bizim Hikayemiz Platformu, kadınlara kendi hikayelerini anlatma imkânı veriyor. Böylece kadınların evde, işte, sokakta neler yaşadıklarını gözler önüne sererken, aynı zamanda başka bir tarih yazımını da sağlamayı amaçlıyor.

Platformun sitesinde, “Bizim hikâyemiz, kadınların geçmişini ve bugününü yazmayan Tarihe; kadınların deneyimlerinin kaydını tutmayan Arşive; kadınların mücadelesini haberleştirmeyen Gazeteciliğe; araştırmasını cebine koyup kamuya (karşılıksız) açmayan Sosyal Bilimlere bir çelme ve bir ayar olsun istiyoruz. Kadınların sesine, sözüne, mücadelesine ve kolektif belleğine bir katkı olsun istiyoruz” denilmesi boşa değil.

Platform ekibi Tül Akbal SüalpÇiğdem AnadMeral CamcıBurçe ÇelikEsra DabağcıDidem DayıŞahika ErkonanAslı Takanay ve Nuray Türkmen’den oluşuyor. Aynı zamanda Kampüssüzler İnisitiyafi ve Aramızda Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Derneği üyesi de olan Tül Akbal Süalp, Loughborough Üniversitesi, Medya ve Yaratıcı Endüstriler Enstitüsü’nden Burçe Çelik ile Kampüssüzler, Ankara Dayanışma Akademisi üyesi Nuray Türkmen, Bizim Hikayemiz Platformu’nu ve amaçlarını anlattı.

“Tarihe başka türlü bakabilme şansı”

Bizim Hikayemiz Platformu ne zaman kuruldu ve böyle bir fikir nasıl ortaya çıktı?

Burçe Çelik: Projemizi 18 ay önce faaliyete geçirdik. Hocalarımız Barış Bildirisi imzacısı oldukları için işlerinden atıldı. Ben imzacı değildim ama o dönemde Türkiye’den ayrılıp İngiltere’ye geldim. Burada sözlü tarih ya da gündelik hayat arşivleriyle biraz ilgilenme fırsatım oldu. Bunlara benzer; kadınların kendi dillerinden, kendi yazdıkları arşivler olsa diye düşündük. Tül hoca ve ekip arkadaşlarının birlikte kurdukları Kampüssüzler ile konuştuk. Projenin ana iskeleti böylece gelişti. Ana fikir, kadınların tarihlerinin bulunabileceği, hem gündelik hayat hem de özelden kamusala doğru hareket sağlayabilen, tamamen açık ve herkesin kullanabileceği arşiv yaratmaktı.

Kadınların hikâyelerini anlatmaları neden önemli? 

Tül Akbal Süalp: Kadınların kendi sesinden kendilerini anlatmaları en önemli amaçlarımızdan biri. Çünkü onların hikayelerini başkaları anlatırken arada temsiliyet bağı oluşuyor. Burçe’nin de vurguladığı gibi bu çalışma “open acces”; kadın çalışmaları yapanların, akademisyenlerin, gazetecilerin yani herkesin erişimine açık. Hikayelerdeki ortaklıklar, farklılıklar, tarihsel bir döneme ait anlatılar aslında ana akım tarih yazımının karşısında ve dışında bir dünya oluşturuyor. Böylece biz tarihe başka türlü bakabilme şansı da yakalıyoruz.

B. Çelik: Tarih erkekler tarafından yazılıyor, kadınların tarihini kadınlar kendileri yazmıyor. Yazılsa bile onlar akademisyenlerin, belki bir bakımdan elitlerin yazdığı bir tarih haline geliyor. Oysa kadınlar kendi tarihlerini kendileri yazabilir. Platformun işte bütün bunlara bir meydan okuması da var; erkeğin tarihine, akademik üretime…

“Şiddet tüm kadınların ortak hikayesi”

Bu hikayelerin tarihe düşülmesi gelecek için neyi değiştirir? Kadınların anlattığı hikayelerin nasıl bir etki yaratacağını düşünüyorsunuz?

T. Akbal Süalp: Bu seslerin kamusallaşabilmesi; filtrelenen, bastırılan seslerin güçlenmesi önemli. Ayrıca sıradan hayat öyküsü, günlük yaşam deneyimi gibi görünen hikayelerin taşıdığı bilginin açığa çıkabilmesine imkân veriyor. “Sözlü Tarih”i dinlediğiniz zaman Türkiye’nin neredeyse son 50-60 yılını görebildiğiniz bir panorama çıkıyor. Bu, bilginin toplumsallaşabilmesini de sağlıyor. Bu platform, kadın seslerinin kamusal, toplumsal ve tarihsel bilgi olarak görünebilir, dinlenebilir olması için çalışıyor.

B. Çelik: Bizim Hikayemiz, kısa sürede çok fazla ayağı olan bir proje. Aylık bültenlerimizde şiddet, emek sömürüsü konularını işledik. Bir ayağı da kadın örgütleriyle olan görüşmelerdi. Onlara hem bizim ne yaptığımızı hem de arşivimizden nasıl yararlanabileceklerini anlattık. Örneğin; kadınlar yaşadıkları koşullara ilişkin çok iyi direnme örnekleri geliştiriyor. Onları diğer kadınlara anlatabilmek çok önemli. Çünkü herkes kendisini bir noktada yalnız hissediyor.

Hikayelerini anlatan kadınlarda ortak gördüğünüz noktalar var mıydı? Kadınların gerek iş gerek aile hayatındaki sorunları genel olarak benzerlik taşıyor mu?

T. Akbal Süalp: Pek çok benzerlik var. Onları platformun sitesinde Tag’ler sayfasında toparlamaya çalıştık. Örneğin, 12 Eylül önemli bir tarihsel dönüştürücü, taciz, mobbing… Çoğu kadının öyküsünde en az bir kere geçiyor. İş yerlerinde cinsiyet ayrımcılığına karşı verilen mücadelelerde de çok büyük ortaklıklar gördük.

Nuray Türkmen: Ev içi emeği de unutmamak lazım. Çalışan ya da çalışmayan bütün kadınların ortak keseni, ev içi emek. Profesyonel, beyaz yakalı diyebileceğimiz, yönetici pozisyonunda, gayet başarılı bir kadın eve geldiğinde de çalışmaya devam ediyor. Ayrıca politikleşme sürecinde de örgütlü kadının üzerinde erkeklerin baskısı bir ortak nokta olarak öne çıkıyor. Şiddet zaten bütün kadınların hikayelerinde ortak bir olgu. Çalışan, çalışmayan, alt ya da orta sınıf; hepsinde şiddet çok yaygın.

“Bilgileri herkesle paylaşıyoruz”

Dönemsel olarak kadınların hikayelerinin değişmesi ve dönüşmesinden bahsettiniz. Hikayelerde 1980’lerden günümüze nasıl bir dönüşümden bahsedebiliriz?

T. Akbal Süalp: Biz son 20-30 yılı, o büyük ve çarpıcı neoliberal dalganın yarattığı otoriter yapıları görmeyi biraz istiyorduk. Muhafazakarlaşma, peşi sıra gelen şiddetin artması, baskılar, hak ihlalleri…

B. Çelik: Neoliberal dalgadan önce kadın dayanışması daha fazla varken özellikle de emekçi kadınların hayatında, o dayanışma çokça azalmış durumda. Şu an rekabet çok yoğun. Bu önemli çünkü feminist literatürde kadınların dayanışması meselesine çokça değinilir. Ama günümüzde öyle bir çalışma ortamı oluşturuluyor ki o dayanışmanın önü kesiliyor.

Göç Atölyesi, Emek Atölyesi gibi çalışmalarınız da oluyor. Bu atölyelerin amacı nedir?

T. Akbal Süalp: Elimizde derya deniz bir bilgi kaynağı var. Ama o bilgileri ilişkilendirmezsek, onlara rotalar açmazsak analiz edilebilir, kullanılabilir bir bilgi olmaz. Sadece bir enformasyon olarak kalır. Atölyelerin amacı aslında biraz bunu sağlayabilmek; sanatçılara, edebiyatçılara, sinemacılara, sosyologlara ve diğer bütün ilgili gruplara bu bilgileri açabilmek.

*Hikayelerini paylaşmak, günce tutmak isteyen kadınlara kapısı açık olan platforma isteyenler buradan ulaşabilir.

İstanbul Üniversitesi Gazetecilik bölümü ile Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu. Bir dönem BirGün Gazetesi’nde stajyer muhabir olarak çalıştı. Atölye BİA 7-15 Haziran 2021 “Haber Atölyesi” katılımcısı.