MENÜ
ANA SAYFA
Pencereyi Kapat
Fransa'da karantina: “Kafeler yoksa Paris de yok” - Atölye BİA
Yaşam
9 Kasım 2020
Yaşam
9 Kasım 2020

Fransa’da karantina: “Kafeler yoksa Paris de yok”

Okuma Süresi: 3 dk
Koronavirüs salgını tüm dünyada etkisini arttırdı. Fransa, 30 Ekim’den beri karantinada. Kafeler, barlar, restoranlar kapalı. İşte Parisliler “Kafe yoksa Paris de yok” diyor.

*Manşet fotoğrafı: Anadolu Ajansı

Fransa, koronavirüs salgınına önlem olarak 30 Ekim’de yeniden karantinaya girdi. Restoran, bar ve kafeler ile eğlence sektörüne bağlı mekanlar kapalı.Yasağa uymamamanın ve dışarıda bulunmak için belge bulundurmamanın cezası ise 135 Euro.

Karantina Paris’teki kafe kültürünü ve sosyal hayatı nasıl etkiliyor? Parislilere sorduk.

Fransa'da karantina: “Kafeler yoksa Paris de yok” - Atölye BİA

Elise Garde, Paris’in 14. bölgesinde yer alan Au Metro Bistrot Kafe’de garson olarak çalışıyor. Garde, devlet yardımlarının işletmeciler için yeterli olmadığını söylüyor.

Yardımlar, yemek ve eğlence sektörüne bağlı çalışanların maaşlarının yüzde 84’ünün devlet tarafından ödenmesi şeklinde sağlanıyor.

Garde, patronlar için işsizlik maaşının yeterli olmayabileceğini söylüyor ancak kendilerinin avantajlı bir durumda olduklarını belirtiyor.

Fransa'da karantina: “Kafeler yoksa Paris de yok” - Atölye BİA

Fotoğraf: Mirkan Arslan, Pide Paris

Parisliler için karantina yalnızca ekonomik hayatın değil, sosyal hayatın da askıya alınması anlamına geliyor. Garde “Paris denince akla gelen ilk şey kafe ve restoranlar, onlar yoksa Paris de yok” diyor.

“Ayak uydurmak gerek”

Yazgı Giray, Paris’in bilinen Türk restoranlarından biri olan Pide Paris’te şef garson. Giray, kimi işletmelerin maddi olarak zor zamanlar yaşadığını kimilerininse duruma adapte olmaya ve ayakta kalmaya çalıştığını söylüyor.

“Düzenimizi değiştirip devletin aldığı kararlara adapte olmaya çalışıyoruz. Bu, çok yorucu. Bir yandan da birçok işletme için büyük bir avantaj oldu. Yeni kurallar sayesinde işletmeler gelişim fikirlerini hayata geçirdiler.”

“Kapanan mekanları görmek psikolojimizi etkiliyor”

Giray, “Maalesef bazı işletmeler ekonomik gücü yetmediği için iflas etti. Bu durum hepimizin psikolojisini etkiliyor. Yoldan geçerken eskiden gittiğimiz ve artık kapalı olan mekanları görmek ne kadar olağanüstü bir dönemden geçtiğimizi tekrar tekrar hatırlatıyor” diyor.

Giray, mart ayından beri sosyal hayatın askıda olduğunu söylüyor; birçok farklı karara adapte olmaya çalışırken aslında çevrelerinden ve ailelerinden koptuklarına da dikkat çekiyor.

Miras alınan bir sosyalleşme biçimi: Kafelerde buluşmak

Fransa'da karantina: “Kafeler yoksa Paris de yok” - Atölye BİA

Paris EHESS’te (Ecole des Hautes Etudes en Sciences Sociales) Siyaset Bilimi doktorası yapan Zeynep Uğur ise karantina uygulamasının farklı sosyal boyutları olduğunu belirtiyor.

Uğur, Türkiye ile Fransa’nın ilk karantina döneminin ardından yaşadığı “normalleşme” süreçlerini kıyaslıyor ve arada belirgin farklar olduğuna dikkat çekiyor:

“Karantina sonrası Türkiye’de önce alışveriş merkezleri açıldı, Fransa’da ise kamusal hayat daha ön planda. Bu hayatın devam edebilmesi için bazı sokaklar trafiğe kapatıldı, normalde verilmeyen izinler verildi, barlar ve restoranlar sokaklara taştı. Fransa’da bütün kafeler, barlar hep doludur. Habermas’ın da dediği gibi, Avrupa demokrasisi débat (tartışma) kültürüyle kafelerde kurulmuş bir şey. Bu, Fransız olmanın bir parçası gibi ve miras alınan bir sosyalleşme biçimi.”

Paris’te evlerin genellikle küçük olduğunu hatırlatan Uğur, dokuz metrekarelik evlerde oturan insanların her şeyi evde yapamadıklarını ve doğal olarak dışarıya çıkmak istediklerini söylüyor.

Türkiye’de belli bir sosyo-ekonomik sınıfın üzerinde olanlar için eve kapanmanın daha kolay olduğunu belirten Uğur, “Evler daha geniş, balkon var mesela. Paris’in dokuz metrekarelik evlerine kapanmaktan daha kolay olsa gerek” diyor.

Uğur, karantina uygulamasının kamusal alan kültürünün çöküşü anlamına gelmediğinin ve toplumsal bağ kurma ihtiyacının insanın en temel içgüdülerinden biri olduğunun da altını çiziyor:

Fransa'da karantina: “Kafeler yoksa Paris de yok” - Atölye BİA

Franco Bifo Berardi’nin ‘Breathing: Chaos and Poetry’ diye bir kitabı var. Yazar daha önce yazmaya başlamış aslında, fakat salgınla birlikte yeni bir önsöz eklemiş.

Orada şundan bahsediyor: Bu çağın meselesi nefes almaya çalışmak. Bir yandan nefes almamıza izin verilmiyor. Kamusal alan biber gazıyla boğuluyor, çevre kirliliği var. Diğer taraftan da insanlar kendilerine nefes alabilecekleri alanlar yaratmaya çalışıyorlar. Tam da bu dönemde nefes almanın ölümcül bir risk getirdiği bir hastalık çıkıveriyor. Bundan sonra ikisi de var olacak. İnsanlar yine sokaklara çıkacak, yine alanlar arayacak.”

Fransa’da karantinanın aralık ayına kadar devam edeceği öngörülüyor. Noel ve yeni yıl tatillerinde kısıtlamaların kaldırılıp kaldırılmayacağı ya da ne tür yeni kısıtlamalar getirileceği henüz bilinmiyor.

Restoran ve kafeleri zor günler bekliyor, fakat Paris “köklü geleneği” sayesinde bu kısıtlamaların üstesinden gelecek gibi görünüyor.

Paris EHESS’te Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları alanında yüksek lisans eğitimini tamamladı. Aynı okulda doktora çalışmalarına devam etmeye hazırlanıyor. 5Harfliler, Çatlak Zemin gibi platformlarda yazıyor. Atölye BİA 19 Ekim-2 Kasım 2020 “Temel Gazetecilik Atölyesi” katılımcısı.