MENÜ
ANA SAYFA
Pencereyi Kapat
“Nefret cinayeti haberlerinin odak noktası, cinayetin politik arka planı olmalı” - Atölye BİA
LGBTİ+
8 Mart 2019
LGBTİ+
8 Mart 2019

“Nefret cinayeti haberlerinin odak noktası, cinayetin politik arka planı olmalı”

Okuma Süresi: 4 dk
LGBTİ+ hareket içinde yer alan Hayat Çelik ile trans cinayetlerinin medyadaki görünürlüğünü, haberlerde kullanılan nefret söylemi ve ayrımcı dili konuştuk.

Simge, Begüm, Esra, Kristina* 2018’de erkekler tarafından öldürülen dört trans kadın…

Her birinin bir hayatı, bir hikâyesi vardı. Öldürülmeleri kimi gazetelerde kısa bir haber oldu, kimilerinde ise yayınlanmadı bu cinayetler.

2008’den bu yana LGBTİ hareketinde yer alan Sosyal Politikalar, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD) bünyesinde yapılan Trans Terapi Geçiş Grubu’yla** ilgili çalışmalar yürüten Hayat Çelik’le trans cinayetlerinin medyadaki görünürlüğünü ve haberlerde kullanılan dili konuştuk.

Hayat Çelik, medyada yer alan haber, söyleşi veya köşe yazılarının neredeyse yarısında LGBTİ+’ların temel haklarının ihlal edildiğini, nefret söylemi ve/veya ayrımcı dil kullanıldığını söyledi.

2018, medyada LGBTİ haberleri ve kullanılan dil açısından nasıl bir yıldı?

Kaos GL 2018 Medya İzleme Raporu’na göre, 2018’de yazılı basında yayınlanan haber, söyleşi ya da köşe yazılarının neredeyse yüzde 50’sinde (1130 metin) LGBTİ+’ların temel hakları ihlal edildi, nefret söylemi ve/veya ayrımcı dil kullanıldı ya da metinlerde LGBTİ+’lara ilişkin önyargıları besleyen içerik tercih edildi. Geçtiğimiz günlerde Sakarya 2. Asliye Ceza Mahkemesi, LGBTİ’ler hakkında “onursuz, sapık, rezil” ifadelerini kullanmayı “ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendirdi. Öte yandan 2018 yılında LGBTİ+ derneklerinin Yeni Akit gibi nefret söyleminde bulunan medya organlarına yönelik açmış olduğu davalar ise sonuçsuz kaldı.

2018’de işlenen 4 trans cinayetinin medyaya yansımasını ele alırsak, görünürlüğü ve kullanılan dili nasıl değerlendiriyorsunuz?

Medyada translara yönelik nefret cinayetlerinin temsili açısından geçmiş yıllara göre, dilde ve temsiliyette olumlu yönde bir dönüşüm olduğunu söyleyebilirim. Bununla birlikte bahsi geçen nefret cinayeti haberlerinde cinayetin faili belli olmasına rağmen, katledilen trans kadınların fotoğrafı ve ismi paylaşılmış. Aynı zamanda katil zanlısının savunmasına da yer verilmiş. Katil zanlısının savunmasına yer verildiği zaman savunma açısından eşitsiz bir durum yaratılıyor. Failinin fotoğrafını kullanmayıp, aynı zamanda bir de üstüne failin savunmasına yer verdiğimiz zaman, faili korumuş oluyoruz. Bu gibi haberde öyle bir dil kullanılmalı ki, bu haberi okuyacak başka bir trans kadın, “Ben de öldürülebilirim” korkusuna kapılmamalı; tam aksine, potansiyel failleri korkutacak bir haber olmalı. Yani haberlerde transları savunmasız gören potansiyel şiddet faillerini caydırıcı yön daha fazla öne çıkmalı.

“Gereksiz detaylar travmayı tetikler”

İşlenen nefret cinayetinin takipçisi bir kuruluşun/derneğin olduğu ve bu davaların sahipsiz olmadığı yönündeki bilgiler; diğer translar için güçlendirici, potansiyel şiddet failleri için de caydırıcı yönde bir etki sağlayacaktır diye düşünüyorum. Güvencesiz, güvenliksiz bir alanda seks işçiliği yapan trans kadınlar için bu gibi haberlerde verilen gereksiz detaylar travma tetikleyici olabilir. Çünkü bahsi geçen detaylar, kendi hayatlarından izler taşıyabiliyor.

“Nefret cinayeti haberlerinin odak noktası cinayetin politik arka planı olmalı”

Trans cinayeti haberlerinin odağı genelde, katledilen trans kadınların hayatıyla sınırlı kalıyor. Oysa bu gibi haberlerde, asıl odak noktası fail ve cinayetin toplumsal/politik arka planı olmalı. Devletin nefret cinayetlerine yönelik ihmalleri ve sorumlulukları hatırlatılmalı. Nefret cinayetleri haberlerinde en önemli soru “Neden?” sorusudur. Bu soru, sanki cinayet failine kendisini savunması için soruluyor: “Neden öldürdün?” şeklinde. Hatta bir haberde cinayetin failinin “kadın sandım erkek çıktı” gibi açıklamasına da yer verilmiş. Oysa burada soru “Trans kadınlar erkekler tarafından neden bu kadar çok öldürülüyor?” şeklinde sorulmalı ve bu cinayetlerin münferit olmadığına işaret eden açıklamalara yer verilmeli. Şiddete uğrayan transların nerelere başvurabileceği, nerelerden yardım alabileceği ve ne gibi haklarının olduğu bilgisi verilmeli.

“İntihara özendirici dil kullanılmamalı”

“Trans kadın evinde ölü bulundu” başlığıyla verilen intihar haberleri var mesela? Bu ve buna benzer başlıkları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Baktığımızda başlıkta ve metnin sadeliğinde bir sorun yok ancak haberlerde sıklıkla intihar eden kadının fotoğrafı ve ismi paylaşılıyor. Haberde intihar şeklinin tarif edilmesi intihara meyilli kişiler için düşünebilecekleri bir intihar yöntemine dönüşebilir. Bu gibi haberlerde intihara özendirici, olayı dramatize eden acıklı bir dil kullanılmamalı. Transların psikolojik destek alabileceği yerlerin iletişim bilgileri paylaşılmalı. Ayrıca trans intiharlarının toplumsal arka planına işaret edilmeli, çocuğunun trans olduğunu kabullenmekte zorluk çeken ailelerin asla yapmaması gerekenler vurgulanmalı, bu ailelerin de destek alabileceği yerlerin iletişim bilgisine yer verilmeli.

“Ana akım medya nefret cinayetlerini çoğu zaman görmüyor”

Ana akım medya nefret cinayetlerini yeterince işliyor mu sizce?

Ana akım medya nefret cinayetlerini çoğu zaman görmüyor. Çünkü var olan siyasal iktidar son derece cinsiyetçi ve eril söylemler üzerinden ana akım medyayı dizayn ediyor. Siyasal iktidarın yakın tarihteki siciline bakacak olursak; üniversitelerde toplumsal cinsiyet eşitliği projelerinin iptal edilmesi, engellenen onur yürüyüşleri, LGBTİ+ etkinlik yasakları ve engellenen 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü yürüyüşünü görüyoruz. Kendisine muhalif bütün basın yayın kuruluşlarını yok eden, var olanları kendi güdümüne sokan böyle bir eril iktidarın egemenliğinde; ana akım medyanın, nefret söylemini görmesi dahi bu iktidara karşı, muhalif bir duruş, tehdit olarak görülebiliyor.

Nefret suçu nedir?

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), nefret suçunu şöyle tanımlıyor: “Mağdurun, mülkün ya da işlenen bir suçun hedefinin, gerçek veya hissedilen ırk, ulusal ya da etnik köken, dil, renk, din, cinsiyet, yaş, zihinsel ya da fiziksel engellilik, cinsel yönelim veya diğer benzer faktörlere dayalı olarak benzer özellikler taşıyan bir grupla gerçek ya da öyle algılanan bağı, bağlılığı, aidiyeti, desteği ya da üyeliği nedeniyle seçildiği, kişilere veya mala karşı suçları da kapsayacak şekilde işlenen her türlü suçtur.”

Hayat Çelik kimdir?

Kocaeli Üniversitesi’nde 2008 yılında oluşturulmaya çalışılan LGBTİ öğrenci grubunun toplantılarına katılıp, üniversitenin tuvaletlerine LAMBDA İstanbul’un hazırladığı, üzerinde “Ne Yanlış, Ne Yalnızsınız” yazan danışma hattı etiketlerini yapıştırarak LGBTİ hareketiyle tanıştı. İlerleyen yıllarda iş hayatında maruz kaldığı bir ayrımcılık ve bu ayrımcılığa karşı vermiş olduğu bireysel mücadelenin Kaos GL’de haber olması ve sonrasında mücadelesini SPoD LGBTİ’nin kampanya dava olarak sahiplenmesiyle, hareketle daha yakından ilişkilenmeye başladı. Ailesine açılma cesaretini topladı ve onların desteği olmasa da, hayatta kalabilmek için, geçiş sürecini başlattı. Trans Terapi Geçiş Grubuyla ilgili çalışmalar yürütüyor.

* bianet’in 1 Ocak 2018 – 31 Aralık 2018 döneminde Türkiye’deki yerel, ulusal ve internet basınına yansıyan haberlerden derlendiği güncel verilere göre hazırlanan 2018 Erkek Şiddeti Çetelesi‘nden alınmıştır.

** Daha önceleri Çapa Tıp Fakültesi’nde devam eden grup terapisi toplantılarının sona ermesiyle, Şubat 2013’ten beri SPoD ev sahipliğinde düzenlenmeye başlanan Trans Geçiş Süreci Terapi Grubu toplantıları, Hayat Çelik ve Psikiyatr Seven Kaptan öncülüğünde ve gönüllü işbirliğiyle her ayın ilk Çarşambası gerçekleştiriliyor Trans Terapi Grubu ile ilgili detaylı bilgi için: Instagram / Facebook.

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve Hacettepe Üniversitesi Pazarlama yüksek lisans mezunu. 2015’den bu yana hak temelli sivil toplum kuruluşlarında gönüllü ve profesyonel olarak dijital iletişim ve proje yönetimi başlıklarında yer aldı. Kadınların mental ve fiziksel güçlenmesi için çalışan bir sosyal girişimin kurucu ortağı olarak iş hayatına devam ediyor. Atölye BİA 20-27 Şubat 2019 “Temel Gazetecilik Atölyesi” ve 11-15 Kasım 2019 “Kadın, LGBTİ+ ve Yargı Haberciliği Atölyesi” atılımcısı.