Kürtaj yeniden “uygulanabilir bir hizmet” haline getirilmeli
* Fotoğraf: Kadınların “Kürtaj haktır” eyleminden/2012
Amerikalı kürtaj hakları örgütü Aile Planlaması Derneği, ABD’de kürtaj hakkını tüm ülkede Anayasal bir hak olarak güvence altına alan Roe-Wade mahkeme kararının bozulmasının ardından ABD çapında “yasal kürtaj” sayısının yüzde 6 azaldığını ortaya koyan bir rapor yayınladı.
30 Ekim’de The New York Times gazetesinin aktardığına göre, Yüksek Mahkeme’nin mahkeme kararını iptal ettiği 24 Haziran 2022’den bu yana kayıtlara geçen kürtaj sayısı, ABD çapında 10 binden fazla azaldı.
Rapor, aynı dönemde kürtajın yasal bir hak olmaya devam ettiği eyaletlerde yasal kürtaj sayısının yaklaşık 12 bin (yüzde 11) arttığını da gösteriyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı rakamlara göre dünya genelinde her yıl yaklaşık 39 bin kadın yasadışı kürtaj nedeniyle yaşamını yitirirken ölümlerin büyük bir kısmı düşük gelirli ülkelerde oluyor. Dünya genelinde her yıl tahmini olarak 50 milyon kürtajın yarısı yasadışı yöntemlerle yapılıyor.
Türkiye’de ise 24 Mayıs 1983’te yürürlüğe giren 2827 sayılı gebeliğin onuncu haftasına kadar isteğe bağlı olarak sona erdirilmesine izin veren maddeyi içeren Nüfus Planlaması Yasası, hala geçerli. Bu kanuna göre kürtaj hakkı yasal olarak tanımlansa da iktidar ve muhafazakâr politikalar nedeniyle Türkiyeli kadınlar fiili olarak bu hakkına erişemiyor.
28 Eylül Güvenli Kürtaj Günü’nde Kadınların Üreme Sağlığı Hizmetleri ve Kürtaj Deneyimleri araştırmasına dair bir video yayınlayan Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler Derneği’nden Ezel Buse Sönmezocak, derneği ve fiili kürtaj yasaklarını bianet’e anlattı.
Kadınlara yanlış bilgi veriliyor
Derneğin yapmış olduğu Kadınların Üreme Sağlığı Hizmetleri ve Kürtaj Deneyimleri araştırmasına ilişkin sorularımızı cevaplayan Ezel Buse Sönmezocak, Türkiye’de kürtaj yasal olsa dahi uygulamada özellikle isteğe bağlı kürtaja ilişkin fiili bir yasak olduğunu belirtiyor. Ezel Buse Sönmezocak, “2020 Kadir Has Üniversitesi araştırmasına göre Türkiye’deki 295 kamu hastanesinden sadece 10’u isteğe bağlı kürtaj yapılıyor. Yine 2015’te Mor Çatı’nın yaptığı bir araştırmaya göre İstanbul’da 37 kamu hastanesinden sadece birinde isteğe bağlı kürtaj yapılıyor” diyor.
Bununla birlikte Sönmezocak, kamu hastanelerinde kadınlara kürtajın yasak olduğuna dair yanlış bilgiler verilmesine dikkat çekiyor:
“Eş izni adı altında çoğunlukla kanuna aykırı uygulamaların yaygınlaşması, kürtaj olmak isteyen kadınların gizlilik ihlali, kürtaj olmak isteyenlere özellikle hemşire ve diğer sağlık çalışanlarından gelen sorgulamalar, telkinler, yönlendirmeler ve kamu hastanelerinin kürtaj hizmeti vermeyi kanuna aykırı şekilde reddetmesiyle özel hastanelerde kürtaj hizmeti fiyatlarının aşırı yükselmesi, hepsi topyekûn bir fiili kürtaj yasağıdır.”
2012 milat
Sönmezocak, fiili kürtaj yasağının nasıl örüldüğünü, Sağlık Bakanlığı tarafından 2003’te uygulamaya konan “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nı anlatarak örnekliyor:
“Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezleri’nin kapatılmasıyla birinci basamak sağlık hizmetlerinden kürtaj tamamen çıkarılması ve aile hekimliği sisteminin getirilerek Aile Sağlığı Merkezleri’nde üreme sağlığı hizmetlerinin performans sisteminin dışında tutulması, tüm bunlar kürtajı tümüyle sağlık çalışanlarının kişisel ilgi ve inisiyatifine bırakmaya müsait bir alana çekti. 2012’de dönemin Başbakanının yaptığı en az 3 çocuk ve ‘Her kürtaj bir Uludere’dir’ açıklamasının Türkiye’de kürtaja erişimde değişim açısından milat sayılabileceğini düşünüyoruz. Zira bu açıklamayı takip eden süreçte isteğe bağlı kürtaj tamamen yasaklanmaya çalışıldı ve kürtaj zorunlu hallerle ve 4 hafta ile sınırlandırılmak istendi.
“Sağlık çalışanlarının inisiyatifinde”
“Yine bununla birlikte Türkiye’de kürtaj haplarının eczanelerde satışı daha önce mümkünken 2012’de yasaklandı. Neyse ki bu saldırıyı kadınlar 2012’de ‘Benim Bedenim Benim Kararım’ diyerek muazzam büyük bir kampanya ile püskürtmeyi başardı. Ama bunun üzerine, Sağlık Bakanlığı sağlık personeline kişisel inançları sebebiyle kürtaj hizmeti vermekten çekilme serbestisi getirdiğini duyurdu. Bir başka deyişle, bu tarihten itibaren kadınların kürtaj hizmetine erişimi, sağlık çalışanlarının inisiyatifine bırakılmış oldu. Bu fiili yasağa giden yolun en önemli taşlarından biri oldu.”
“Kadınlar esneklik istiyor”
Sönmezocak, “Kadınların Üreme Sağlığı Hizmetleri ve Kürtaj Deneyimleri” raporunda dikkat çeken noktaları şöyle anlatıyor:
“Kadınların kürtaj konusunda çok farklı yargıları var. Kimisi bir hak olarak görüyor, kimisi tamamen serbest olsun diyor, kimisi tamamen serbest olmamalı diyor, kimisi kürtaja dini sebeplerle karşı, kimisi hiç duraksamadan kadının kararı diyor. Ancak kadınların kürtaj konusunda ne kadar farklı yargıları olursa olsun, tüm kadınlar kürtajın bir seçenek olarak ellerinin altında bulunması gerektiği konusunda hemfikir.
“Kürtaja karşı olan kadınlar için de bu böyle. Zira kadınlar, istenmeyen gebeliğin her zaman bir risk olduğunu, dolayısıyla da kürtaja erişimin her zaman mümkün olması gerektiğini düşünüyor. Rapordaki en bana göre dikkat çekici ifadelerden birisi de bu, hayatın belirsizliği karşısında kadınlar esneklik istiyor.”
“Kadınlar endişeli”
Kadınların kürtaja ilişkin uygulamalara ulaşma konusunda zorluklar yaşadığını ifade eden Sönmezocak, şöyle devam ediyor:
“Ayrıca kadınların kürtaja ilişkin ve genel olarak üreme sağlığı hizmetlerine ilişkin düzenleme ve uygulamalara dair bilgileri çok az ve bilgiye erişebilecekleri kaynaklar neredeyse yok. Yine, kadınlar kürtaj kaydı açtırırlarsa mahremiyetlerinin korunmayacağından, ailelerine haber gitmesinden ya da bir şekilde sistemde bu bilgilerin onayları olmaksızın kalmasından korkuyorlar. Ayrıca kadınlar kürtaj hizmetine erişmeye çalışırken çoğunlukla sağlık çalışanları tarafından bazı sorgulama ve telkinlere maruz kaldıklarından, kararlarına saygı gösterilmediğini de dile getiriyor. Bu sadece kürtajla da sınırlı değil, jinekolojik muayene, smear gibi uygulamalar konusunda bile kendilerini güvende hissetmiyorlar. Çünkü bedenlerine ve mahremiyetlerine saygı duyulup duyulmayacağına dair endişeleri var.”
“Keyfi tüm fiili engeller kaldırılmalı”
Türkiye’de yasal ama fiilen erişilemez olan kürtaj hizmetinden yararlanmanın önündeki hukuka aykırı ve keyfi tüm fiili engellerin kaldırılması gerektiğine vurgu yapan Sönmezocak, “İsteğe bağlı kürtaj süresi uzatılmalı. Dünyada nadir olarak uygulanan ancak Türkiye’de hâlâ geçerli olan, evli kadınlardan kürtaj öncesi istenen koca izni uygulaması kaldırılmalı. Cinsel saldırı sonucu oluşan gebeliklerde kürtaja erişim için hâkim izni beklenmemeli. Yine benzer şekilde 18 yaşının altında kürtaj olmak isteyen kız çocuklarından ebeveyn izni beklenmemeli. Ebeveyn izninin aranıyor olması, ergenlik dönemindeki kız çocuklarını aileden gelecek şiddete karşı savunmasız bırakabilir. Yine rıza meseleyle ilgili olarak, akıl maluliyeti olan kadınların kürtaj için rızasının aranmaması bir insan hakları ihlalidir, bu düzenleme derhal değiştirilmeli” diyor.
Uygulanabilir hale getirilmeli
Cinsel sağlığın bütüncül bir biçimde ele alınması gerektiğini belirten Sönmezocak, son olarak şunları aktarıyor:
“Kürtaj yeniden birinci basamakta uygulanabilir bir hizmet haline getirilmeli, bu hizmeti verecek merkezler yaygınlaştırılmalı. Kürtajın yaygın, kaliteli ve güvenli bir şekilde uygulanabilmesi için performans sistemi kaldırılmalı. Kişilerin cinsel sağlık hizmetlerine erişim hakkı doktor, hemşire veya sağlık çalışanlarının kişisel tercihleri ya da toplumsal veya dini normlara dayalı yorumlarıyla keyfi olarak kısıtlanmamalı. Sağlık hizmeti verecek kişilerin, fakülte ve meslek içi eğitimlerine toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden hastayla kurulacak ilişki ile ilgili bilgiler eklenmeli. Birinci basamak sağlık kuruluşlarında kondom ve doğum kontrol hapı gibi araçların ücretsiz temini sağlanmalı, rahim içi araç (spiral) uygulaması yapılabilmeli.”
Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler Derneği
1993’den bu yana yerelde, ulusal ve uluslararası düzeyde kadınların insan haklarını savunmak ve hayata geçirmek amacıyla çalışan bağımsız bir feminist örgüt. Kadına yönelik şiddet, eğitim, ekonomik ve yasal haklar, cinsellik, doğurganlık hakları, kız çocuklarının hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konularda bütüncül bir bakış açısıyla çalışıyor. 1995’ten bu yana kadınların özel ve kamusal alanlarda haklarını kullanabilmesi, hak ihlallerini önleyebilmesi ve toplumsal, hukuki ve siyasi değişime yönelik örgütlenmeler oluşturabilmesine katkıda bulunmak amacıyla kadınlarla KİHEP adını verdikleri eğitime devam ediyorlar ve kadının insan haklarının güvence altına alınması, etkin bir şekilde temin edilebilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesi amacıyla ilgili ulusal mevzuatın ve uluslararası belge ve mekanizmaların kadınlar lehine düzenlenmesi iyileştirilmesi için çeşitli savunuculuk çalışmaları yapıyorlar.
Kadınların Üreme Sağlığı Hizmetleri ve Kürtaj Deneyimleri araştırmasından öne çıkanlar:
* Kadınların Türkiye’deki kürtaja ilişkin düzenleme ve uygulamalara dair bilgileri az olduğu gibi, kendi hayatlarını yönlendirmek ve karar almak için bilgiye erişebilecekleri daha genel kaynaklar da yok. Hastanelerden, devletten, kamusal tartışmalardan edindikleri bilgiler eksik ve yanlış olabiliyor.
* Kadınlar, hiçbir kurumdan yönlendirici ya da açıklayıcı bilgi alamadıklarını söylüyor. Yakın çevre dışında en genel ve erişilebilir bilgi kaynağı internet.
* En eğitimli olandan en az eğitim alanına kadar kadınlar kürtaj konusunda bilgiye ihtiyaç duyuyorlar. “Kendileri karar verdikleri” zaman ve “ne olacağını” bildikleri zaman kendilerini daha iyi hissediyorlar.
* İlaçla kürtaj, kadınların neredeyse hiç bilgi sahibi olmadıkları bir konu. İlaçla kürtaj konusunda kürtaja karşı olsun olmasın tüm katılımcıların bilgisi yok denecek kadar az.
* Kadınların doğurganlık hayatlarına dair olan bu araştırmayı yaparken konu cinselliğe hemen hemen hiç gelmedi. Bu da kadınların doğurganlıkları ile cinsellikleri arasında toplumsal olarak çizilen bir farka işaret ediyor.
* Kadınlar bedenlerini ve arzularını kontrol edememekten dolayı utanç duymanın yanı sıra doğurganlıklarını kontrol edememenin utancını da yaşıyorlar.
* Kadınların doğurmak istememesi, araştırmanın ortaya koyduğu başka bir tartışmalı alan olarak öne çıkıyor. Burada “istememek”le “mecburiyet” arasında bir karşıtlık ilişkisi bulunuyor.
* Kadınlar devlet hastanelerinin tamamında ve bazı özel hastanelerde bedenlerine, kararlarına ve mahremiyetlerine saygı gösterilmediğini dile getiriyorlar.