“Bana tecavüz eden polis görevine devam ediyor”
“Çocuk yuvasında büyüdüm. Emniyet Müdürlüğü’ne atanmıştım. Polis bana tecavüz etti. Şikâyetçi oldum, ama tutuklanmadı. O polis, görevine devam ediyor, benimse memurluğum elimden alındı.”
Bu sözlerin sahibi, Mardin’de yaşayan 21 yaşındaki M.B.
B.K isimli polis memurunun kendisine tecavüz ettiğini açıklayan M.B. adalet istiyor.
Mardin’de sosyal medya üzerinden tanıştığı M.B.’ye tecavüz ettiği öne sürülen özel harekât polisi B.K. hakkında 10 Mayıs 2017’de “Nitelikli cinsel saldırı” suçundan dava açıldı. 8 Şubat 2018’de Mardin 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, savcı tutuklama talebinde bulundu ancak mahkeme B.K’nın beraatına karar verdi.
M.B., kendisine tecavüz eden polisin görevine devam ettiğini, kendisinin ise bu olaydan ötürü memur olma hakkının elinden alındığını söyledi. Yaşananlar üzerine intihar girişiminde bulunduğunu söyleyen M.B. travmayı atlatamadığını belirtiyor.
“Darp var rapor yok”
M.B., başından geçenleri şöyle anlatıyor:
“Olay anında, oradan kaçıp polisi aradım. Üzerimde morluklar vardı. Karakoldan beni hastaneye muayeneye götürdüler. Pek kendimde değildim, acil doktoru ‘darp yoktur’ raporu vermiş. Büyük ihtimalle polisler doktorlara söylemişler, öyle düşünüyorum.
“Savcı da mahkemede, doktorun neden darp yoktur raporu verdiğini sordu, bir cevap alamadık. Oysa darp edildiğim, kolumun morluğu, fotoğrafları, hepsi dava dosyasında duruyor. Karakoldan çıkıp savcıya şikâyete gittiğimde savcı beni, Adli Tıp Kurumu’na gönderdi. Adli Tıp, darp raporu verdi.
“Deliller olmasına ve her şeyin kanıtlanmasına rağmen neden serbest bırakılıyor? Polis olduğu için birilerini devreye koydu, bana iftira attı. Benim özel hayatımda farklı şeyler yaptığımı öne sürdüler. Birkaç eski arkadaşımı kendi taraflarına çekip, aleyhimde konuşturdular…
“Tek isteğim ceza alması”
“Ailem olayı hala bilmiyor. Mahkeme süreçlerini bir şekilde atlattım. Ailem duyarsa onların yanında yaşayamam. Ben çocuk yuvasında büyüdüm. Çocuk yuvasında kalanlara 18 yaşından sonra memurluk hakkı tanıyorlar. Ben de bu hak nedeniyle Emniyet Müdürlüğüne atanmıştım. Ama sırf polisle yaşadığım bu olaydan dolayı, güvenlik soruşturmasından geçirmediler ve memur olma hakkımı elimden aldılar. Benim dört yıldır memur olmam lazımdı.
“‘Güvenlik soruşturmasından geçemedin’ dediler, başka bir şey diyemediler. Başka hiçbir açıklama yapmadılar. Geçmişimde bir şey yok, ailemin de geçmişinde bir şey yok. Avukatım dava açtı onlara ama ondan da bir ümidim yok. Benimle aynı dönemde yurtta kalan ve benden sonra mezun olan arkadaşlarımın hepsi memur oldu ama ben olamadım. O polis ise başka yere atandı, mesleğine devam ediyor. İğrenç şeyler yaşadım. Tek istediğim o kişinin ceza alması, tutuklanması.
“Onun serbestçe dolaşmasını istemiyorum. Adalete karşı inancım azaldı. İpek Er’in ölümüne sebep olan Musa Orhan’ın da serbest bırakıldığını görünce daha çok psikolojim bozuldu. O polis tutuklanmayana kadar da psikolojim nasıl düzelir ki… Yaşadığım şeyleri unutmaya çalışıyorum ama unutabileceğim bir durum değil maalesef.”
“Tecavüzle yargılanan polis, beraat etti”
M.K.’nin avukatı Hatice Demir, yaptığı değerlendirmede kolluk kuvvetlerinin amacının tecavüz suçunu örtbas etmeye yönelik olduğunu söyledi. Avukat Demir, şöyle konuştu:
“Müvekkilim, kendisine tecavüz eden polisi şikâyet ettikten sonra, polislerin muayene için götürdüğü acil doktoru ‘darp izi yoktur’ raporu veriyor, gece boyunca müvekkilimize karakolda amirlerin baskısıyla şikâyet etmemesine yönelik ifade hazırlanıyor. Hatta müvekkilime önce baskı yapıyorlar, daha sonra da yerlerde sürüklüyorlar. Sonraki gün müvekkilim oradan kurtulur kurtulmaz savcılığa gidip şikâyetçi oluyor. Bu ifadeden sonra savcılık onu Adli Tıp Kurumuna sevk ediyor. Adli Tıp Kurumuna gider gitmez de bütün tecavüz bulguları tespit ediyor.
“Raporu veren doktorun yaptığı da suç”
“Adli Tıp’ta bir zorlama olduğu, vücudunun bazı yerlerinde darp izlerinin olduğuna ilişkin, rapor çıkıyor. Fakat karakolun götürdüğü acil doktoru darp izi yoktur raporu veriyor. Burada raporu veren doktorun yaptığı da suçtur. Doktorla ilgili şikâyetimiz oldu, soruşturma yürütülmüştü ama bu da davaya yansıtılmadı.
“Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın avukatı mahkemede, bilimsel kanıtlar ve mağdurun psikolojik durumu dikkate alındığında mağdurun tecavüze uğradığının sabit olduğunu belirtti, sanığın görevi gereği tanıkları baskı altında bıraktığını ve tutuklanması gerektiğini söyledi. Adli Tıp raporları da var, buna rağmen mahkeme sanığı serbest bırakıyor.
“Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tecavüz olduğunu doğrularken, mahkeme çok açık bir şekilde polisi koruyor. Mahkeme keyfine göre karar veriyor. Tecavüz olduğuna inanmıyor. Mahkeme, müvekkilin rızası ile oraya gittiği için, tecavüz değil rızayla olduğunu düşünüyor…
“Kolluk kuvvetlerinin amacının bu tecavüz suçunu örtbas etmeye yönelik olduğunu düşünüyoruz. Çünkü müvekkilim daha ilk anda şikâyet eder etmez, polisin arkadaşları devreye girdi. Müvekkilime şikâyet etmemesi için çeşitli tekliflerde bulunuldu, izinde olan amiri olayı örtbas etmek için görevinin başına döndü…
“Gaziantep İstinaf Mahkemesi’nde bir yargılama yapıldı ve mahkeme suçun oluşmadığına ve rızaya dayalı olduğuna kanaat getirdi, sanığa ceza vermedi. Dosya şu anda Yargıtay’da henüz bunun sonucu gelmedi. Eğer rızaya dayalı bir ilişki var ise neden bu yaralanmalar var? Neden sonraki süreçte polis ifadesini değiştirdi. Sanık polis, ilk ifadesinde ilişki yaşamadığını söylerken, sonraki ifadesinde rızayla birlikte olduklarını söyledi. Burada polise değil, mağdur kadına baskı yapıldı.
“Her şey polisi korumak için. Velev ki kadın eğlenmek için yapıyor ama o anda rıza olmayabilir. Evli çiftler arasında bile, cinsel birleşme esnasında kadının rızası yoksa bu tecavüz suçudur. İlişkiler arasında bile bu suç olarak tanımlanıyorken neden böyle bir vakada bu suç olarak tanımlanmıyor?”
“Savcı sürüldü, benim hakkımda dava açıldı”
Güvenlik güçleri tarafından tecavüze ve cinsel saldırıya uğrayan mağdurların davalarını yakından takip etmekle tanınan İnsan Hakları Derneği Eş Başkanı Eren Keskin de bianet’e yaptığı açıklamada, cinsel saldırıya maruz kalan kadın ve trans kadın davalarında yargılanan asker ya da polislerin tutuklanmadığına dikkat çekti. Keskin, kolluk güçleri tarafından istismar edildiklerine dair 700’den fazla kadının kendilerine başvurduğunu söyledi.
Eren Keskin, 1993 yılında Mardin’de kolluk kuvvetlerinin tecavüze uğrayan Ş.E. olayını da örnek göstererek şöyle konuştu:
“93 yılında Mardin’de Ş.E. isimli genç kadına cinsel saldırıda bulundukları için Musa Çitil ve komutasındaki 405 asker hakkında dava açıldı. O dönem bu davayı, Mardin’de bir kadın savcı açmıştı. O kadın savcı başka bir yere sürüldü. Benim hakkımda dava açıldı. Sonuç itibariyle Musa Çitil ve tüm askerler beraat etti. Ve Musa Çitil yıllar sonra Sur olaylarında o bölgenin komutanı olarak atandı.”
İHD: 700 kadının başvurusu var
İnsan Hakları Derneği’nin raporlarına göre, kolluk güçlerince istismar edilen kadın sayısı 700.
Yine geçen aylarda Batman’da “cinsel saldırıda” bulunduğu İpek Er’i intihara sürükleyen Musa O. da kamuoyunun tüm itirazına rağmen tutuklandıktan bir hafta sonra serbest bırakılmıştı.