Baba Rıza Yedikule’yi anlatıyor: “O güzel insanlar gittiler, o güzel günler de”
Baba Rıza (Rıza Güce) ile Tarihi İsmail Paşa Bahçe Bostanı’nda yani surların hemen üstünde şu anda asfalt dökülmüş olan alanda buluşuyoruz.
“O güzel insanlar gittiler, o güzel günlerde gitti” deyip uzaklara baksa da yüzü gülüyor hala umutlu.
“Arnavutlardan son bostancı benim başka kimse kalmadı” diyen Baba Rıza şöyle başlıyor söze:
“Dedemler buraya gelmeden evvel Rumlar varmış burada. Rumlardan Arnavutlara, Arnavutlardan da Kastamonululara geçti. Arnavutlardan son bostancı benim, başka kimse kalmadı. Tabii ben de yapamıyorum artık. Herkes dışardan gelen malları yiyor.
“Surların kapısından girdiğinde…”
“Eskiden hepsi ilaçsızdı yani domatesi kopar dalında ye. Surların kapısından girdiğinde kokudan duramazdın. Domates, marul kokusu sarardı her yeri. Suni gübre falan yoktu o zamanlar.
“Buz gibi kuyu suyunu içerdik. Havuzların içinde büyüdük. Canımız ne isterse onu yerdik kimse karışmazdı.
“Bir avuç bıraktılar”
“Şu anda bostancılar kendilerine kadar yetiştirebiliyor. Öncesinde pazarcı gelir direk bostancıdan alırdı. Şimdi yok öyle bir avuç bıraktılar hepsini. Şimdi ki çocuklar görmüyor bunu.”
“Rumca, Arnavutça şarkılar söylerdik”
Baba Rıza, Yedikule Bostanları’nın bostan olduğu günleri anlatırken mahalle halkını ve nasıl yaşandığını şöyle anlatıyor:
“Bostan halkı bahçelerde toplanır Rumca, Arnavutça şarkılar söylerdik. Arnavut kaldırımında yürürdük, Arnavutköy’e giderdik, bir de Abbasağa’da kahve içerdik. O güzel insanlar gittiler, o güzel günlerde gitti.”