Barış Gazeteciliği Eğitim Notu
Barış gazeteciliği nedir?
Haber metinleri, toplumun geniş kesimlerine ulaşıyor. Özellikle de yaygın olarak izlenen televizyon haberlerinin şiddet dili üzerinden yazılmaması, barışa katkı ve barışın özendirilmesi açısından önemli. Konu üzerine çalışan pek çok gazeteci ve akademisyen var. Uzun yıllardır Britanya’da gazetecilik yapan ve barış dili üzerine kafa yorup konuyu ilk gündeme getirenler arasında olan Jake Lynch ve Annabel McGoldrick şu tanımı yapar: “Barış gazeteciliği editörlerin ve habercilerin neyi nasıl haberleştirecekleri konusundaki tercihlerini, toplumun çatışmalara şiddet içermeyen tepkilerle yaklaşmasını ve buna değer vermesini sağlayacak şekilde yapmalarıdır.”
Neden barış gazeteciliği?
Gazetecilikte şiddet dışı yaklaşımlar, başka bir ifade tarzının mümkün olduğunu ortaya koyuyor. Diğer ülkeler ve etnik gruplar ile devlet organizasyonu arasındaki şiddet içeren ihtilafların çözümünde gazetecinin kullandığı dilin yarattığı etki üzerinde durmak gerekiyor. “Şiddet dili”nin hâkim olduğu medya, demokrasi üzerindeki en büyük engellerden biri aslında. Basın organlarına genellikle devletin güvenlik kaygılarından hareketle yangına körükle giden, en azından açıkça “güvenlikçi”, şiddeti yücelten bir dil hâkim. İşte barış gazeteciliği dendiğinde üzerinde durmamız gereken en mühim unsur da bu olabilir: Toplumun savaşı/ölümü kutsamasının önüne geçmek.
Barış gazeteciliği neye etki eder?
Barış gazeteciliği barış dilini bir şekilde dünyaya hâkim kılmanın en önemli yollarından biridir. Çünkü barış dili insanı ve haberciliği yaşatır. Gazetecilerin toplumu, kendi izleyenlerini, dinleyenlerini, okurlarını hakikate ulaştırmak için kullanmaları gereken lisan, barış dilidir. Tabii ki gazeteci bunu doğrudan söylemez, gazeteci bir aktarıcıdır. Ama aktarırken barışın bize değen dilini, bizi gerçekten koruyup kollayan dilini kullanması gerekir. Dolayısıyla editörlerin, muhabirlerin hangi hikâyeleri başlığa çekecekleri, onları nasıl işleyecekleri yönündeki kararları, toplumun çatışmaları şiddet dışı yaklaşımlar üzerinden değerlendirmesi için fırsat sağlayabilir.
Barış gazeteciliği haberciliğin sınırlarını nasıl genişletir?
Savaşın dili, şiddetin dilidir. Siyasetçilerin ötekileştirdiği ve “hainleştirdiği” tüm kesimlere yönelen dildir şiddet dili. Bu dil, toplum içindeki farklı grupların birbirlerine karşı kullandıkları dili de etkiliyor. O yüzden toplumun kendi içindeki sorunlarını çözebilmesinin yolu da barış dilinden ve barış gazeteciliğinden geçiyor. Gazeteciliğin milliyeti, dini, dili yoktur. Gazeteciliğin tek bir dili vardır, o da barış dilidir. Gazeteci her zaman barıştan, demokrasiden, insan haklarından yana olmalıdır; mesleğimizin misyonu budur, bu gazetecilik açısından her türlü milliyetçi/devletçi vesveseyi bir tarafa koyarak gerçek bir haberci hassasiyetiyle çalışmayı, daha geniş kapsamlı, neden-sonuç ilişkilerine odaklanarak haber yapmayı mümkün kılar. Barış gazeteciliği, hakikat arayışındaki gazetecinin, habercilik ile sansür-otosansür arasındaki dengeyi editoryal bağlamda kurmasını sağlayan ölçütlerden biridir.
Barış gazeteciliği yapılmamasının yaratacağı eksiklikler nelerdir?
Siyaset her zaman ötekileştireceği bir düşman arıyor, onu hainlik kafesinin içine sokmaya çalışıyor ve bunu toplumun tüm kesimlerine kabul ettirmek için de pek çok yöntemin yanı sıra medyayı da kullanıyor. Oysa barış dili dünyayı ve toplumu algılamayı gerektiren bir dildir, zordur, emek gerektirir. Savaşın diliyse çok kolaydır, başka kimseyi anlamak zorunda değilsiniz, herkesin size düşman olduğunu düşünürsünüz ve bu ön kabulle yaşarsınız. Habercilikle ilgili bugünkü fukaralığımızın temelinde yatan budur. Barış gazeteciliği, bu at gözlüğünü çıkararak bağımsız düşünmeyi sağlar. Habercilik açısından bu yaklaşımı değiştirip daha geniş alanlara açılabilmek için barış gazeteciliği kavramına ve pratiğine gereken önem verilmelidir.
Deniz Harp Okulu’ndan ayrıldı. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü’nden mezun. Radikal gazetesi, Nokta ve Aktüel dergilerinde muhabir, CNN Türk, Doğan Haber Ajansı ve Al Jazeera Türk’de TV habercisi olarak çalıştı. Ortadoğu olmak üzere dünyanın pek çok bölgesinde krizleri, depremleri, seçimleri, çatışmaları ve diplomatik gelişmeleri izledi. 2003’te ABD tarafından Irak’ın işgalini, 2006’da İsrail’in Lübnan’a saldırmasıyla başlayan “33 Gün Savaşı”nı, 2007’de Rusya ile Gürcistan arasında patlak veren Kuzey Osetya krizini, Pakistan tarafından 2009’da Taliban’a karşı Pakistan ordusunun düzenlediği Swat Vadisi operasyonlarını yerinde haberleştirdi. Aljazeera Türk adına Musul’un IŞİD tarafından ele geçirilmesi ardından yaşananları ve son olarak 2011’den itibaren devam eden Suriye iç savaşını ve sonrasında ortaya çıkan mülteci sorununu Aljazeera Türk muhabiri ve Aljazeera İngilizce kanalı adına takip etti, haberleştirdi. Dünyadaki mülteci sorununu ele alan, yönetmenliğini Çinli sanatçı Ai Weiwei’in yaptığı Human Flow ve The Rest adlı belgesel filmlerde saha prodüktörü olarak çalıştı. Son olarak Medyascope’ta kıdemli muhabir ve Yayın Yönetmeni Yardımcısı görevlerini üstlenen Murat Utku’nun 2010 yılında Tekel işçilerinin, kurumun özelleştirilmesine karşı yürüttükleri direnişi konu alan ve Sinema Yazarları Derneği SİYAD tarafından en iyi belgesel ödülüne layık görülen “Direnişçi” adlı bir de belgesel filmi var. Utku, Kadir Has Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak gazetecilik dersleri veriyor.