Sakarat ve Boğalı’da siyanüre karşı mücadele
Tokat/ Erbaa’da, Verusa Holding’e bağlı Galata Altın İşletmeleri A.Ş. siyanürlü altın ve sülfürik asitli bakır madeni yapmak için 2019’da ruhsat aldı, Ağustos 2020’de ise altın arama faaliyetlerine başladı. 2.000,00 hektarlık alanda gerçekleştirilecek maden arama çalışmaları Sakarat ve Boğalı yaylarını da kapsıyor.
Tokat ilinin merkezinde yer alan Yeşilırmak Havzası, ülkenin önde gelen tarım alanları arasında yer alıyor. Bölgenin yüzde 46’lık bir alanı kimyasal madenciliğe ruhsatlanan Erbaa, 21/07/2017 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile “Büyük Ova” ilan edildi. “Büyük Ova” olarak adlandırılan bu alanlar, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin sözleriyle “çivi çakılamaz statüde tarımsal sit alanları” olarak ifade ediliyor.
Ancak Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, 2020-2022 yıllarını kapsayacak şekilde Erbaa için 2.000.00 hektarlık alana maden arama ruhsatı verdi.
Sakarat ve Boğalı yaylalarında yapılmak istenen siyanürlü altın madenine dair yürütülen bilimsel ve hukuki süreci, Erbaa Çevre ve Kültür Derneği Başkan Yardımcısı ve Yeşil Erbaa Çevre Platformu Bilim Masası Koordinatörü Melike Tepecik Atölye BİA’ya anlattı.
Yaylalar ekosistemin ana tedarikçileri
Melike Tepecik, maden arama ruhsatının kapsadığı alanın merkezinde yer alan Taşova, Turhal, Tokat, Erbaa ve Niksar ilçelerinin başta su temini olmak üzere temel ekosistem servislerinin ana tedarikçisi olduğunu söylüyor:
Yeşilırmak havzası en büyük 6. hhavzamız konumundadır. Sakarat dağını içine alan maden ruhsat alanı, tektonik hareketlerle oluşan Tokat ilinin ve Yeşilırmak Havzası’nın merkezinde bir ‘çatı ekosistem’ olarak görülüyor.
Tepecik, bölge florasında 916 tür ve 6 ayrı takson (tür-alttür-varyete) tespit edildiğini ve sorumlu kurumların bu bilgileri yayınlarında belirttiğini aktarıyor:
“481 kuş türünün bulunduğu ülkemizde, 323 tür kuş deltamızda gözlemlendi. Yine ülkemizde bulunan 160 memeli türünün 78’i bu havzada yaşıyor. Bu bilgileri Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü 2015 yılının Temmuz ayında ‘Yeşilırmak Peyzaj Atlası’ adı ile yayınlanan eserde fotoğraf ve koordinatlarıyla birlikte verdi.”
Su kaynakları hayati risk altında
Melike Tepecik, Boğalı ve Sakarat mevkilerinin ilçenin su ihtiyacının yüzde 70’ini karşıladığını söyleyerek şöyle devam etti:
“Ovanın su ihtiyacı bu bölgeden geliyor ve Alacabal mevkiinde toplanan drenajlardan karşılanıyor. İller bankası tarafından hazırlanan İçme Suyu Hidrolojik Etüt Raporları ile 2005 yılından itibaren bölgedeki drenajların su ihtiyacını karşılayamaz hale geleceği gösteriliyor. Yeni kaynaklara ihtiyaç duyulacağının görülmesiyle birlikte belediye tarafından o dönem bir yer altı barajı projesi hayata geçirilmek istendi ama sonuçlandırılamadı. 2020 yılı itibari ile şehrin artan nüfusu göz önüne alındığında su kaynakları, bölgede bir madenin kullanımına açılamayacak kadar hayati önem taşıyor. Söz konusu madenin bölgede faaliyete başlaması yaşam için tehlike arz ediyor.”
“Türkiye için biyolojik çeşitlilik krizi olabilir”
Tepecik, maden faaliyetin gerçekleşmesi planlanan bölgede oluşturulacak tahribatın sadece Tokat için değil, tüm Türkiye açısından önem arz ettiğini belirterek şunları söyledi:
“Tokat Valiliğinin 2017 yılı için hazırladığı çevre raporunda, ilin flora bitki listesi verilmiş ve toplam 1086 bitki taksonunun (tür-alttür-varyete) yetiştiği belirtildi. Daha önce yapılan çalışmalara göre, yaptığımız ilk incelemede, Tokat ilinin tamamındaki takson sayısının yaklaşık 1250, endemik takson sayısının ise 150’ye yakın olduğu görüldü.
“Bu alanda Prof. Dr. Kemal Yıldız’ın hazırladığı rapora göre; 3 çeşidi çalı ve ağaç, 38 çeşidi otsu formda olmak üzere, 41 çeşit endemik bitki yaşıyor. Yörede 500’e yakın otsu ve odunsu bitki çeşidi yetişiyor ve bunların 41 tanesi endemik bitki. Erbaa’da kaydedilen kelebek türlerinden 116’sından 99’u ve risk grubunda bulunan 11 türün de yaşam alanı Sakarat mevkii ve çevresinde bulunuyor. Türkiye Florası’nın önemli bitki alanlarından biri olan, Sakarat dağı ve çevresinin bitki zenginliğinin korunması ülke zenginliği için önemlidir.
“Türkiye’de kaydedilen 400 türün 116’sını Erbaa sınırları içerisinde bulunuyor. Erbaa-Kozlu yolu üzerinde Dineğin Dere Mevkii’nde yaklaşık 3000 m2’lik bir alanda yıl içerisinde 52 kelebek türünün gözlenmesi mümkün. İlçemizde kaydedilen bu türlerin 11 tanesinin popülasyonu risk grubunda olduğu Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) kaynaklarından ve Türkiye Kelebekleri Kırmızı Kitabı’ndan tespit edildi. Ormanların ve toprağın tahrip edilmesi geri dönülmesi mümkün olmayan çevresel sorunları da beraberinde getirecek.”
“16 yere 1. derece sit alanı tescili kazandırdık”
“MTA (Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü) Enstitüsünde görevli Birleşmiş Milletler Ekibinin 1972-1974 yıllarında Kuzey Anadolu’daki yeni maden yataklarının bulunmasına yönelik araştırmalarını kapsayan çalışmalar, Gümüşlük eski maden mevkiinde de yapıldı. Buradaki sülfürlü bakır yatağının eski Anadolu madencileri tarafından başarıyla işletilmiş olduğu saptandı.
“Gümüşlük mevkii, Anadolu’da şimdilik bilinen en eski bakır madenciliğinin yapıldığını tanıtacak nitelikte olduğu kabul ediliyor. Bu nedenle yalnız Türkiye madencilik tarihi için değil, dünya madencilik tarihine katkısı olan ilginç bir örnek. Bu bağlamda antik madenin işletildiği alanda bugün bile ekolojik hasarlar devam ediyor. Gümüşlük Mevkii, Doç. Dr. Sinan Ünlüsoy’un hazırlamış olduğu rapor ve yüzey araştırmalarını raporlanmasıyla birlikte Sivas Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 29.01.2021 tarihi itibari ile 160 dönüm alan 1.derece Arkeolojik Sit ilan edildi.
Tabiatı Koruma Alanı Kararı başvurusu
Ruhsat alanında yer alan endemik bitki ve hayvan varlığını akademik bir ekip kurarak tabiatı koruma alanı kararı çıkması için başvurduklarını, altı basamaktan oluşan bu başvurunun da dördüncü basamağına kadar geldiklerini söyleyen Tepecik, dava sürecinde oluşturulun bilimsel ekibin yaptığı raporlar ve araştırmaların ÇED sürecinde de faydalı olduğunu belirtti ve şöyle devam etti:
“Şirketin maden alanı için talep ettiği ÇED gerekli değildir iznine karşılık ruhsat alanı için Tokat Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yürüttüğümüz faaliyetler, sunduğumuz akademik rapor ve gerekçeler neticesinde ‘ÇED gereklidir’ kararı verdi. Tokat İdare Mahkemesinde yürütülen davanın ara kararında MAPEG (Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü) tarafına ‘Bu ruhsatın verilirken buradaki kümülatif etkileri ve ekolojik zararı analiz ettiniz mi?’ sorusunu sordu. MAPİG tarafından gelecek cevabı bekliyoruz.”
“Burada yaşam hakkı mücadelesi veriliyor”
Melike Tepecik, Galata Altın İşletmeleri A.Ş. tarafına açılan davanın yaklaşık 15 bileşenle birlikte açılan büyük bir dava olduğunu söylüyor:
“16 adet sondaj kuyusu açılmak istendiğinde buradaki halk yerel eylemlerle karşısında durdu ve müsaade etmedi. Bizler uzaktan her ne kadar ekolojik bir müdahale olarak baksak da buranın halkı bu mücadeleyi yaşam mücadelesi olarak görüyor. İlk defa bir maden işletmesi alana kurulmadan ruhsat iptal ve yürütmeyi durdurma davası açıldı.
“Cibril köyü, Erenli köyü, Kargın köyü, Keçeci köyü, Koçak köyü, Kozlu Köyü, Ezebağ Köyü, Sokutaş Köyü muhtarlıkları, Erbaa Muhtarlar Derneği, Çerkes Fındıcak Köyü Doğa ve Çevre Koruma Derneği, Ezebağ Çevre Derneği, Erbaa Süt Üreticileri Birliği, Erbaa Ziraat Odası Başkanlığı, Tokat İli Damızlık ve Koyun Yetiştiricileri Birliği’nden alınan vekaletler ile daha önce Kaz Dağları için mücadele veren avukatımız İsmail Hakkı Atal tarafından ruhsat iptal davasını açtık.”
“Burada çok kümülatif ve insanların kentlilik bilinci etrafında birleştiği bir hareket var. Türkiye’nin de ihtiyacı olan bir hareket. İlçede faaliyet gösteren 6 siyasi parti ilçe başkanı da burada maden istemiyor.
“4 Kasım 2020 tarihinde Erbaa Belediye Başkanı Ertuğrul Karagöl’ün girişim ve destekleri tüm STK, ilçemizde faaliyet gösteren siyasi partiler (AKP, MHP, CHP, İyi Parti, Saaadet Partisi, Yeniden Refah Partisi) temsilciliklerinin ve belde belediyelerinin katılımı ile Yeşil Erbaa Çevre Platformu kuruldu. 11 Aralık 2020 tarihinde dava açabilecek bir tüzel kişilik oluşturmak amacıyla da Erbaa Çevre ve Kültür Derneği kuruldu.”
“Kamuoyundan destek bekliyoruz”
Tepecik, maden ruhsatı verilen bölgenin kimyasal madenciliğe uygun olmadığının bilimsel verilerle ortaya koyulduğu halde ulusal anlamda seslerini duyuramadıklarını belirtiyor:
“Bizim hazırladığımız raporlar incelendiğinde görülecektir ki; Sakarat Dağı kimyasal madenciliğe uygun değildir. Bu alanın dünyanın su krizleri ile boğuştuğu, kuraklıkların hesaplandığı, iklim değişikliği ve orman yangınlarının konuşulduğu salgın döneminde günlerinde bu yaylaların koruma altına alınması gereklidir.
“Bunun için gerekli yasal mevzuatın istediği endemik çeşitlilik, arkeolojik sit, yerleşim yerlerinden uzak olma, özel bir habitata sahip olma gibi gereklilikler bilim ekibimizce raporlanmıştır. Yetkililerimizden ve kamuoyundan bu anlamda destek bekliyoruz.”